İlkadım ilçesinde dik bir yokuşun kenarındaki evinin alt katını atölyeye çeviren 92 yaşındaki Mehmet Pak, çocukluk aşkı olan ahşap oyma işini emekli olduktan sonra 25 yıldır devam ettiriyor. 35 yıllık memurluğun ardından 12 yıl da tuhafiyede çalışan Pak, son çeyrek asırdır da atölyesinde ahşap oyuyor. Titrek ellerinde bin bir marifet bulunan Mehmet Pak’ın yaptığı minyatür ahşap kağnı arabası ve öküzler, yurt içi ve yurt dışından rağbet görüyor.

“Tarihi değerleri canlandırıyorum”

Para kazanma kaygısı olmadan, tarihi değerleri canlı tutmak için ahşap oyduğunu dile getiren Mehmet Pak, “Çalışmadan olmuyor. Çalışacaksın ki dinç kalacaksın. Çalışmayıp, oturursan mezara çabuk gidersin. Çalışmak her zaman iyidir. 35 yıl havalimanında memurluk yaptım. 12 yıl tuhafiyecilik yaptım. Çocukken çobanlık da yaptım. Bıçaklarla oynamayı çok severdin. Nerede yumuşak ağaç varsa koyunları orada yayardım. Şimdilerde ise atölyemde tarihi kağnı arabası, öküz ve ahşap malzemeler yapıyorum. Daha çok tarihi değerleri canlandırıyorum. Bu gelenek kaybolmasın istiyorum. Şimdilerde ne at arabasını ne de öküzü bilen yok. Ben de kendimi bunları yaparak oyalıyorum. Para kazanma kaygım yok” dedi.

“Öküz ve kağnı arabasını bin 500 TL’den satıyorum”

Kağnı arabası ve öküzü, uğraşına göre az bir miktara sattığına değinen Mehmet Pak, “Ahşaptan bir öküz yapmak için odunu en az 13 kez elime almam gerekiyor. Ne kadar sürede şekil alacağı belli olmuyor. Bazen 10 günde bir yapılabiliyor. Birçok parçanın birleşmesi gerekiyor. Öküz yapmak kolay değil. Bunların dışında kepçe, kaşık, yayık, beşik, baston, kesme tahtası da yapıyorum. Ürünlerimi alan oluyor. Öküz arabasını herkes almak istiyor. Karadeniz’de benden başka yapan da yok. Ben de öldüğüm zaman bu iş bitecek. Bir öküzü arabasıyla bin 500 TL’ye satıyorum. O da kurtarmıyor ama gün tamamlamak için yapıp satıyorum. Özellikle Sinop’tan gelip bu öküzleri alıp yurt dışına satan oluyor. Bin TL’ye almak isteyen de oluyor ama en düşük bin 500 TL’ye satıyorum. Eziyeti çok olduğu için çok ucuza da satmak istemiyorum” diye konuştu.

“Bakanlıktan gelen teklifi kabul etmedim”

Bakanlıktan kendisine gelen öğreticilik teklifini yaşı dolayısıyla kabul etmediğini de ifade eden Pak dede, “Zamane gençleri anne ve babasının eline bakıyor. Dünya değişti. Gençlerin çoğu iş beğenmiyor. Hepsi cep telefonu ile ilgileniyor. Ben zanaatımı başka kimseye öğretmedim. Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan yetkililer geldi. Bana yer gösterip, malzeme verdiler. Orada hem üretip hem de satış yapabileceğimi söylediler. Ben de 92 yaşında olduğumu ve çırak yetiştiremeyeceğimi, orada çalışmak istemediğimi kendilerine ilettim. Gün tamamladığımı söyleyip, kabul etmedim. Bu işi öğrenmek isteyene de ben öğretemem. Artık kafam götürmüyor. Çırak demek, sorumluluk demek. Atölyede tehlikeli birçok alet var. Elektrikli testere, bıçak, torna var. Bir yerde kendini yaralar diye rahat çalışamam. Bu işin son temsilcisiyim. Şu anda kafamı dinleyerek, çalışarak, zaman öldürmeyi keyifli buluyorum” şeklinde konuştu.

İlk ’Oto Yıkamacı Abla’ Oldu İlk ’Oto Yıkamacı Abla’ Oldu

Mehmet Pak, ömrünün son demlerinde de olsa ahşapla uğraşmanın kendisine güç ve neşe verdiğini sözlerine ekledi.

Kaynak: iha