Uluslararası Uzay İstasyonundaki misyonunu tamamlayarak ülkemize dönen ilk Türk astronotumuz Alper Gezeravcı yenilerde Türkiye Uzay Ajansı Yönetim Kurulu üyeliğine atandı, inşallah devamı gelir de bir zamanda biz de Mars’a çıkıp ayak izi, su izi filan ararız… Kim bilir belki yerleşebilirsek oralardan arsa da alabiliriz. Hangi parayla desenize… Daha dolmuşa, taksiye binecek parayı zor denkleştirirken, uzaydan, galaksiden bahsetmemiz biraz gülünç geldi kulağıma ne yalan söyleyeyim.
Böyle bir sektörde bizim de varlığımızın lanse edilmesi elbette önemli bir adım gibi gelse de son zamanlarda gittikçe fakirleştirdiğimiz orta sınıf ve altı insanların bu gelişmeye sevinecek kadar iştahının ve yaşama sevincinin kaldığını pek zannetmiyorum. 10 bin liraya yakın maaş alan bir emekliyi, asgari ücretliyi, aya çıkmak meselesi değil de daha çok ay sonunu nasıl getirebilirim sorusu daha çok meşgul ediyor. Vatandaşlarımız dert küpü, bir sorup bin ah işitiyorsunuz. Yoksulluk maaşının altında demeyeyim de ayıp olur,çok çok altında kazanan insanlarımızın tek önceliği kendisinin ya da ailesinin karnını doyurmak. Acı, hüzün, şaşkınlık, seçim vaatleri, özel okul masrafları, terör, geçim derdi gibi meseleler yaşam mikserimizde çalkalanıp dururken aya, yıldızlara merak sarmasını beklemeyin bu insanlardan.
Toplumun iktidar kesmi, iyilik güzellik ve toz pembe rakamlardan bahsetse de bazı tuzu kuruların keyfi yerinde olsa da umutsuzluk içerisinde meçhul geleceğinin ne olacağını düşünen insan sayısı çok fazla. İnsanlarımız yükselen enflasyon, artan fahiş pahalılığın altında ezilirken bu acı sevilebilir mi? Acıyı sevmek olur mu?