7 Ekim 2023 tarihinde birçoğumuza sürpriz gibi gelen ancak bölgeyi yakından takip edilenler tarafından aylardır hazırlıkları yapıldığı bilinen bir eyleme şahit olduk. Geçtiğimiz yılların aksine Filistin’de ev sahipleri işgal güçlerine hayatlarında hiç unutamayacakları bir travma yaşattılar.
İşgalciler bu travmayı aslında Mavi Marmara’da da yaşamışlardı. Son teknoloji silahlarla gerçekleştirdikleri Mavi Marmara saldırısında bir avuç kahramanın eline esir düşen işgal güçlerinin korkudan üzerlerindeki elbiseleri nasıl kirlettiklerine tüm dünya şahit olmuştu.
Taşlarla, sapanlarla bugüne kadar sürdürdükleri direnişi Aksa Tufanı ile bir ileri noktaya taşıdı Filistinli mücahitler. Baskını haber almış olsalar da kendilerinin bile ihtimal vermediği Aksa Tufanı ile Siyonistlerin kalbine bir hançer saplamış oldular. Girilmez denilen kalelerine girildi, stratejik yerleri zapt edildi.
Bir turnusol kâğıdı da oldu bu saldırı. Sanki İsrail işgal güçleri 6 Ekim’e kadar çok rahat duruyormuş, işgali genişletmiyormuş, yerleşim yerlerini boşaltmıyormuş, mazlumların üzerine ölüm yağdırmıyormuş gibi Aksa Tufan’ının zamanlamasına vurgu yapıyordu bazıları?
Düşünsenize birileri bir gün bahçenize geliyor ve bir bölümüne geceden bir çadır konduruveriyor. "Ben artık burada yaşayacağım" diyerek. Hadi bazı iş/tarih bilmezlerin iddialarıyla devam edelim. Evinizin yaramaz oğlu sizin bahçenin bir kısmını satmış olsun. Bir çadırla bahçenin bir köşesine yerleşen işgalciler zamanla bahçenin tamamını, sonra evinizin önünü, balkonunuzu ve odalarınızı tek tek ele geçirmeye, sizin yaşam alanınızı daraltmaya ve sizi adeta ölüme mahkûm etmeye başlıyor. Artık öyle bir hal alıyor ki durum, kendi evinize girerken bile onlardan izin istemek zorunda kalıyorsunuz. Ne yaparsınız bu durumda? İşgalcilerin yatak odanıza da gireceği günü mü beklersiniz yoksa onları evinizden çıkarmak için mücadele mi edersiniz? Bugün Filistin’de yaşanan durum tam da budur.
O yüzden Filistinli direnişçilerin İsrail işgal güçlerine yönelik düzenlediği Aksa Tufanı eylemi ile ilgili; "Şimdi zamanı mıydı?" sorusu abesle iştigaldir. Bölge dinamiklerini bilmemektir. Bütün bunlar bilinerek, işgalin her geçen gün artarak devam ettiğinin farkında olarak soruluyorsa bu soru ahmakça ve alçakça bir sorudur.
Birilerinin algı operasyonları bir-kaç gün hatta birkaç saatte çürütülüyor artık. Düşünün kamuoyunda çokça tanınan gazeteci-televizyoncu, yazar-çizer, hacı-hoca takımının bile bilmeyerekse gafilce bilerekse haince peşine düştüğü; 'Filistinlilerin bebekleri öldürdüğü, kadınlara tecavüz ettiği' yalanının mumu yatsıya kadar bile yanmadı. Bebekleri katleden, kadınlara tecavüz eden, yaşlılara zulmeden, ambulanslara füze fırlatan, tüm dünyada yasaklanmış bombaları hedef gözetmeksizin kullanan, gazetecileri hedef alarak öldürenlerin İsrail işgal güçleri olduğu ortaya çıktı bir kez daha.
Dün dünyanın şımarık çocuğu İsrail’e karşı hiç kimse aykırı bir ses çıkaramazdı. Şimdi ise durum değişti. Çin'den Rusya'ya, Avrupa’dan Asya'ya her taraftan tepkiler yükselmeye başladı. Elbette beklenen gibi değil, elbette şimdilik cılız sesler bunlar ama bu bile önemli bir gelişme. Yarın daha da yüksek perdeden tepkiler gelecek işgalcilere. Sonra bir gün elbet güneş doğacak. Bu zulüm karanlığa kalmadan bitecek.
Bunu şuradan da görebiliriz. Artık bizim Meclis’imizde bile İsrail’e tepki filistin’e destek sloganları atılabiliyor. Ülkenin her ilinde, her ilçesinde çeşitli destek programları düzenleniyor.
Adana’da, Adana Sivil İnisiyatif Meclisi (ASİM) öncülüğünde düzenlenen kitlesel eylemlerde binlerce insan mazlumlara destek verirken zulmü lanetlediler. Adanalılar Filistin için destek yürüyüşleri, dua programları, araç konvoyları, kermes ve fotoğraf sergisi açtılar. Ülkenin öncü şehrinin öncü insanları üzerine düşeni fazlasıyla yaptı. Öyle ki eylemlerde çekilen fotoğraf ve videolar İsrail işgal basınında bile yer buldu.
Son olarak dün ABD konsolosluğunun önünde düzenlenen basın açıklaması ve İncirlik’i de içine alan araç konvoyuna yağmurlu havaya rağmen binlerce duyarlı yürek katıldı. Yani yine birileri sadece konuşurken başkaları üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdi. Bu kapsamda ASİM’in ne kadar önemli bir kurum olduğu da ortaya çıkmış oldu. Hiçbir zulüm ilelebet payidar olmaz. Zaten zulümle abad olan da görülmemiştir. Dolayısıyla bir gün bu zulüm bittiğinde ona vesile olan meşalelerden birisini de Adanalıların yaktığını herkes bilmelidir.
İnandığınız değerlere sımsıkı, toptan sarılırsanız rahmeti beklemeye ve zaferi ilan etmeye hakkınız vardır. Adanalılar bu hakkı son Aksa Tufanı eylemleriyle sonuna kadar hak etmiştir.