Bir Kalem, Bir Kağıt

Yazma çalışmasının kendisi de güzeldir; Düşüncesi ve tasarlanması da güzeldir. Yazı esasen yürek ve bilek işidir. Kelâmı kaleme dökmek taşıması zor bir iştir, kanaatimce... Yazı dediği miz birkaç satırlık iş olmasa gerek; kalbi kırmaktansa kalemi kırmak gerekir bazen; sil baştan başlamak gerek bazen... Ey kalem, ne çok yazdın yine; Bazen acı bir kahvenin köpüğünü tutturmak kadar zor oluyor iki cümleyi yazabilmek. Tükenmez denilen kalemlerin , yazdıklarından sonra tükenmesi nasıl bir ironidir, bilinmez. Kurşun kalemle yazmak; yazıyı öldürür mü diye düşünmek, mizah mıdır? Bilinmez. Mürekkebin dile getirdiği ilk bakışta kalem ile hemhâl olmaktır. Lâkin onun esasında alıp veremediği, tüm derdi 'kâğıt' iledir. Kalem ve mürekkep yetmez yazmak için. Yazılacak bir satıh elzemdir. Daha da olmazsa olması 'fikriyatı fiiliyata' dönüştü rebilmektir. Kalem, içindeki mürekkebine yükler, her derdini akıtır, her ayrıntıyı. Fakat kağıt öyle mi? O üzerine yüklenen herşeyi taşır. Ses etmez. Her mihnete katlanır. Kağıdın tarihi ateşle iç içedir. Özü ağaç olduğundan mütevellit, herhâlukârda 'Yanmak' en fazla kâğıda yakışıyor; Kanaatimce...