Yedi düvele karşı girişilen bir istiklal mücadelesinin ardından kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılı geride kaldı. Meseleye sadece Cumhuriyet açısından bakarsak yanılacağımız büyük bir gerçek. Çünkü Anadolu insanı kökleri mazide olan dalları atiye uzanan büyük bir irfanın sahibidir. O yüzden bu ülke insanını son yüz yıla hapsetmek bizi geçmişimizden koparacağı gibi geleceğe yönelik adımlarımızı da yanlış atmamıza sebep olacaktır. Eğer Türkiye’yi sadece son yüz yıllık bir tarih ile düşünürsek gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklemiş oluruz.
Bakın size basit birkaç örnek vereyim; Polis Teşkilatımız ne zaman kuruldu? 10 Nisan 1845. Yani bu sene 178. yaşını kutladık. Birkaç ay sonra 179.yaşına girecek. Jandarma Teşkilatımız 184, Posta Teşkilatımız: 183, İtfaiye Teşkilatımız 309 yaşında. Yargıtay 155, Sayıştay 161 yaşında. Onlar daha genç. Deniz Kuvvetlerimiz 9412, Kara Kuvvetlerimiz ise 2232 yaşında. Yahu! Bu ülkede Beşiktaş, Galatasaray, Fenerbahçe bile Cumhuriyet’ten önce kuruldu, yüz yaşını geçti. Şimdi tüm bu kurumlarımızı yok sayabilir miyiz?
İşte bu yüzden aslında 1923’te yeni bir devlet kurulmadı. Devletin yönetim şekli değişti. 1 Kasım 1922’de saltanat kaldırıldı. Üzerinden bir yıl geçmeden de yönetim şekli olarak Cumhuriyet kabul edildi. 100 yıldır muasır medeniyetler seviyesine çıkma çabamız devam ediyor. Bu uğurda çok bedeller de ödedik elbet. Darbeler, ekonomik ambargolar, siyasi çalkantılar vb. derken bugün kendi insansız deniz ve hava araçlarını üreten, savaş gemileri imal eden, savunma sanayinde dışa bağımlılığını neredeyse bitiren, ürettiği ve çoğunluğu yerli imkânlar ile geliştirilen teknolojileri ihraç etmeye başlayan bir ülke haline geldik. 100. yıl kutlamalarında Vahdettin Köşkü’ndeki Cumhurbaşkanı’nı selamlayan donanmaya ait gemiler ile kim gurur duymadı? Eksik elbette olabilir ve bu eksiklikleri dile getirmek hepimizin bir vatandaşlık görevidir. Fakat eleştirmek başka kötü niyetle meseleye yaklaşmak başka bir şeydir. İşin daha komik tarafı bunca işi küçümseyen, eleştiren zihniyetteki insanların yüzüncü yıl anısına yaptıkları tek şeyin heykel dikmek olması. Çağdaşlık adı altında aydınlığı savunduğunu söyleyen ama heykel dikmekten başka bir meziyeti olmayan o köhne zihniyetin geri kalmış, karanlık düşüncelerini duyup, okudukça aklıma bana göre Ankara’nın Aytaç Durak’ı olan Melih Gökçek’in Başkanlığı zamanında Türk örf ve adetlerine uygun olmadığı gerekçesiyle iki heykeli kaldırtması sırasında Türk Siyasi Tarihine geçen "Böyle sanatın içine tükürürüm" sözü geldi. İçimden şunları söyledim; "Bunca şeyi beğenmeyip daha iyisi yapmak varken sadece eleştiren ve her tarafa beton diken böyle çağdaşlığın içine tüküreyim."
ADANA ÖNCÜ ŞEHİR OLMAYA DEVAM EDİYOR
Filistin’de özellikle de Gazze’de insanlığın onurunu ayaklar altına alan İsrail işgal güçlerinin tüm dünyanın gözünün içine baka baka bir katliama girişmesi ve çoluk, çocuk, hasta, yaşlı, kadın demeden tüm sivilleri de içine alan bir soykırım uygulaması vicdan sahiplerini derinden yaralıyor.
Bu yüzden de her inançtan insanlar işgal rejimi İsrail’e kin besliyor, öfke kusuyorlar. Sadece Müslümanlar değil İsrail’deki Yahudilerden tutun da Hristiyan ve diğer inançlardan insanlar da yaşanan bu insanlık suçuna tepki gösteriyor.
Siz bakmayın sözde çağdaş dünyanın kukla yöneticilerine… Siz bakmayın Müslüman görünen yerli Lawrence’lere… Eceli gelen bir kelptir İsrail ve cami duvarına pislemiştir. Sonu da yakındır. Zira aydınlığa en yakın an karanlığın en koyu olduğu andır. Şu an yaşadığımız zifiri karanlık kısa bir müddet sonra aydınlanacak inşallah. İnanmayanlar tarihten günümüze gelen olaylara bakabilir. Doğru değerlendirdiğiniz zaman tarih size geleceği anlatır. Bu yaşanan bir doğum sancısıdır. Beklenen vakit yakındır. Fecr vakti gelmiştir ve güneş doğmak üzeredir. Bunun için de hepimizin üzerine düşen işler vardır. Nenelerimiz, dedelerimiz evde dua edecek, buradaki insanların bir kısmı sokaklara çıkacak, bir kısmı kermes düzenleyecek, bir kısmı anlatacak, bir kısmı boykot yapacak. Maddi ve manevi destek sunacaklar. Cesareti olan savaşacak, hak eden şehitliğe ulaşacak. Herkes gücünün yettiğini yapacak. Bugüne kadar birçok toplumsal olayda öncülük etmiş olan Adana, 5 Kasım 2023 Pazar günü Türkiye’nin dört bir yanından gelecek ve İncirlik üssüne akın edecek aktivistlere ev sahipliği yapacak. Dünyaya Gazze’nin sesini duyuracak. İHH’nın öncülüğünde zulmün kaynağı ABD’ye de ABD’nin şımarık finosu İsrail’e de bir mesaj gönderecek. Adanalı yiğittir. Böyle bir şey yapılacaksa buna ev sahipliği de zaten en çok bize yakışırdı. Pazar günü gelin hep birlikte zulme karşı duralım ve mazlumlar için kıyama kalkalım.