Adana

Çocuk İstismarından Yargılanan Müftü Adana’ya Atandı

Şanlıurfa'nın Akçakale ilçesinde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni olarak görev yapan H.B., 12 yaşındaki bir öğrenciyi cinsel istismar ettiği iddiasıyla tutuklanmıştı. H.B.’nin tutuklanmasının ardından, Şanlıurfa İl Müftülüğü tarafından Müftü Yardımcısı olarak atandığı, kısa bir süre sonra Adana Müftülüğü’ne vaiz olarak görevlendirildiği öğrenildi.

Geçtiğimiz yıl Akçakale'de Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinde görev yapan H.B.12 yaşındaki bir öğrenciyi istismar ettiği iddiasıyla tutuklanmıştı. Yaklaşık altı ay cezaevinde kalan H.B. adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı ve davası halen devam ediyor. Şanlıurfa 5'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın 4'üncü duruşmasında, H.B.'nin yeniden tutuklanması talebi reddedildi. Mahkeme, bir sonraki duruşmayı 12 Şubat'a erteledi. Olayın ardından Şanlıurfa İl Müftü Yardımcılığı'na atanarak pasif bir göreve çekilen Bilik'in, son olarak Adana İl Müftülüğü'nde vaiz olarak görevlendirildiği öğrenildi.

UCİM Davaya Dahil Oluyor

Avukat Ayça Kara Sığırcı, Çukurova Metropol Gazetesi muhabiri Beril Ant ile yaptığı görüşmede, davanın hukuki süreci hakkında şu açıklamaları yaptı:

“Cinsel istismar gibi suçlar, genellikle gizli ve kapalı şekilde işlenir. Ancak bu davada, çocuğun samimi ve tutarlı beyanları, olaya ışık tutuyor. Çocuğun ilk ifadesi ve öğretmeniyle paylaştığı bilgiler, somut delil olarak kabul edilmiştir. Olayı ilk aktaran kişi öğretmenidir, bu da sürecin hızlı bir şekilde başlamasını sağlamıştır. Çocuğun beyanları, izlem merkezi raporları ve uzman eşliğinde alınan ifadeler de oldukça önemli birer delildir.”

Kara Sığırcı, ayrıca, cinsel istismar davalarında, sadece somut delillerin yeterli olmadığını, mağdur çocukların psikolojik süreçlerinin de göz önünde bulundurulması gerektiğini belirtti. “Bu davada çocuğun psikolojik durumu da titizlikle değerlendirilmeli. Ayrıca, olayda herhangi bir husumet yok. Bu tür vakalarda, çocuğun beyanı ve uzman raporları en önemli deliller arasında yer alır.”

Avukat Ayça Kara Sığırcı; “İlgili Diyanet Personeli MİL Diyanet- Sen diye bir sendikaya mensuptur. Yargılanmaya başladığı günden bu yana  sistematik bir şekilde çocuğun yalan söylediğini, iftiraya uğradığı iddialarıyla hem basın hem de sosyal medyada algı yaratılmaya çalışılmaktadır.  Bu olay sendikaya bağlı diyanet personellerinin ilk vakaları da değil üstelik. Benzer bir olay İzmir’de de yaşandı. Daha önce de Ensar Vakfı vakasıyla ortaya çıkan bir diyanet personeli de Karaman’a atandı. Sadece yer değişikliği yapılıyor. Sendikaya bağlı olan personellerin vakaları sadece bundan ibaret değil. Daha önce de birçok kez yaşandı. Sadece yer değişikliği yapılarak görevden alınmaları söz konusu olmamalı. H.B.’nin Adana’ya atanmasıyla biz de davaya dahil olmak için gerekli girişimlerde bulunduk. UCİM olarak davanın takipçisiyiz. ” İfadelerini kullandı.

Müftü Neden Görevden Alınmadı?

H.B. hakkında açılan dava, sadece bir cinsel istismar iddiası değil, aynı zamanda kamu görevlilerinin işlediği suçlarla ilgili eleştirileri de gündeme getirdi. H.B.’nin tutuklanmasının ardından, Şanlıurfa İl Müftülüğü tarafından Müftü Yardımcısı olarak atandığı, kısa bir süre sonra Adana Müftülüğü’ne vaiz olarak görevlendirildiği öğrenildi. Bu durum, tepkilere yol açtı.

Avukat Ayça Kara Sığırcı, H.B. gibi bir kamu görevlisinin, cinsel istismar suçlamalarıyla yargılanırken görevde kalmasının doğru olmadığını savundu. “Bu tür suçlarla adı anılan kamu personellerinin derhal görevden alınması ve açığa alınması gerekir. Bu durumda, hem mağdur çocukların güvenliği sağlanmalı hem de kamu kurumlarının güvenilirliği korunmalıdır. H.B. hakkında adli süreç devam etmekte olsa da, bu tür suçlar için gösterilen tavır, hukuk sisteminin güvenliği açısından son derece önemli” şeklinde açıklamalarda bulundu.

ÇEDES Projesi Tartışmaların Odağında

Bu davanın ardından, Diyanet İşleri Başkanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı arasında yürütülen ÇEDES (Çevreme Duyarlıyım) Projesi de tartışmalara yol açtı. Bu projeyle, Türkiye genelindeki okullara manevi danışmanlar atanıyor ve din görevlileri okullarda aktif olarak yer alıyor. Ancak, bu uygulama bazı eğitimciler ve uzmanlar tarafından eleştiriliyor.

“Uygulama Laik Eğitim Sistemine Aykırı”

Avukat Kara Sığırcı, manevi danışmanlık uygulamasının, laik eğitim sistemine aykırı olduğunu vurguladı: “Eğitimde dinî içeriklerin yer alması, din kültürü dersleriyle zaten sağlanmakta. Bunun dışında, okullarda manevi danışmanlık görevi üstlenen din görevlilerinin bulunması, çocukların güvenliğini tehlikeye atabilir. Bu tür uygulamaların, bir eğitim sistemi içinde ne kadar doğru olduğu sorgulanmalı.”

Bu dava, sadece cinsel istismar iddialarıyla ilgili değil, aynı zamanda eğitim sistemindeki eksiklikleri ve çocukların güvenliği konusundaki endişeleri de gündeme getirdi. Çocukların eğitim aldığı ortamda, eğitimin bilimsel, laik ve güvenli olması gerektiğini savunan Avukat Kaya Sığırcı, din görevlilerinin okullarda görev almasını eleştirdi. Kara Sığırcı, bu konuda şunları söyledi:

“Eğitim sistemi laik olmalı ve bilimsel temellere dayalı olmalıdır. Çocukların güvenliği her şeyden önce gelir. ÇEDES gibi projeler, laik eğitim ilkesiyle bağdaşmayan uygulamalardır. Bu uygulamalar, özellikle çocukların kişisel gelişimleri ve ruhsal sağlıkları üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir. Diyanet personelinin okullarda yer alması, aslında eğitim sistemimize zararlı olabilir.”