Kahramanmaraş'ın Pazarcık ve Elbistan ilçesi merkezli, iki büyük depremi birlikte yaşamıştık. Depremin büyüklüğünü işin uzmanı olanlar 500 atom bombası gücünde olduğunu açıklıyorlardı .Yaşanan bu deprem sarsıntıları 11 ilde, 14 milyon insanı doğrudan etkilemişti.
Asrın felaketi olarak literatüre giren 6 Şubat depremlerinin birinci yılında, acı hüzün ve çile dolu bir yaşam içerisinde, her şeye rağmen hayat’ta ve ayakta kalmaya devam edebilmek, bir mucize olsa gerek diyoruz....
Depremin üzerinden tam koca bir yıl geçti… Pek; onca yaşananlardan bir ders çıkartılabildimi veya şu ana kadar gerekli bir önlem alınabildimi? Elbette Hayır...
Siyasiler dün olduğu gibi, bu günde yine seçim çalışmalarına yönelik bir çalışma içerisinde olup, halka yönelik bir çaba içerisinde göremiyoruz...
Bundan tam bir yıl önce, deprem felaketinde, 3 gün boyunca vatandaşlar adeta kendi kaderlerine terkedilmişti. Bu felaketi unutmamız sizce mümkünmüdür?
Devlet bu zor günlerde,vatandaşına yardım elini uzatarak, kendini hissettirmesi gerekirdi. Amma yapamadılar...Bu işin siyaseti olmaz!
İktidar ve muhalefet bir dayanışma içerisinde, vatadaşın dertleriyle ilgilenerek sorunun çözümüne katkı sunmak zorundaydılar. Vatandaş can çekişir’ken, siyasilerin birbirine etmedikleri kalmadı.
Hani siyaset, vatandaş için yapılırdı.!
Bana göre siyasetin amacı, hizmet etmektir. Amacını unutan siyasetçiler, ne yazık'ki deprem sonrası, elbette sınıfta kaldılar.
Siyaset bir sorumluluk işidir. Bu sorumluluğu yerine getirmeyenler bir gün gelir, vijdanlarıyla tarih ve hak önünde hesap vereceklerdir. Onlar; yapılanları belki unutabilirler. Amma yalnız bırakılan bu halk asla unutmaz…
72 saat boyunca siyasi erk, kendi iç kuruntuları ve hesapları yüzünden, asker yaşanmış olan drama müdahale imkanından mahrum bırakıldı... İnsanlar felaket nedeniyle, enkaz altında, can çekişirken, bu drama üç gün boyunca seyirci kalınmasını, hangi mantık hangi vijdan kabul edebilir’ki, bizde kabul edelim…
Çevre şehircilik eski bakanı Murat Kurum, bir açıklamasında depremde 130 bin vatandaşımızın hayatını kaybettiğini açıklıyor. Gerçi, sonradan’da 52000 olarak açıkamıştı. Kayıp sayısı, ne olursa olsun, hiç farketmiyor.
Depremler acı ve felakettir.Bu öyle büyük bir felaket’ki ; "Kimi vatandaşın bir cenazesi bile olamadı.
Yakınlarını enkaz altından kurtararak defnedenler bile, adeta çok şükür diyebildiler... Dileriz bir daha bu tür felaketler, ülkemizde yaşanmasın…
Ülkeyi yönetenler, olayın vahameti ve idrakı içerisinde olabildilrmi? Dileriz bundan sonra vatandaşın çıkarlarını gözeterek, siyaset üstü, bir çaba sarfederek, gerekli önlemleri almada tereddüt etmezler...
Tüm bunları burada sayar’ken, halka karşı işlenen suçları elbette bizden unutmamızı beklenmesinler...
"Her türlü baskıya ve yanlışlara karşı, sessizlerin sesi olmak adına, her suçun kayıt altına alınması için, meseleye sahip çıkmaya ve yazmaya devam edeceğiz." Gazeteci gerçeğin yanında, yanlışın karşısında durmak zorundadır… Bizde bunu yapmaya çalışacağız.