Herkes karşı olsa da, inancım var sonunda. Doğrularım, yani kimseye karşı eğilmeyip dik durduklarım. Kırılsam da bükülmeyip, korkusuzca savunduklarım. Bir gül ağacının zamanı gelince açması, bir buğdayın toprağı delerek çıkması gibi değişmez gerçeklerle yoğurduklarım. Gecenin karanlığından korkan bir çocuğun, kaygılarıyla karışık zoraki hayranlığında ışığı, sevgisinden kopuk yüreğine bağladıklarım. Beni ben eden; okuyarak, düşünerek, fikir üreterek, sevgiyle saygıyla süsleyip konuştuklarım. İnandıklarım, yarınlarda umutları büyütme adına eğrisine meyletmediğim, doğrularım.
Doğru, iki nokta arasında ki en kısa çizgidir. Bu matematiksel bir açıklama olmakla birlikte içinde yanlış barındırmaz. En azından mevcut düzen ve düzlemde bu geçerlilik kesindir. Farklı boyutta bu durum değişir mi derseniz, olabileceğine inancım bulunmaktadır. Yanlış barındırmayan ve kimsenin itiraz edemeyip kabullenmek durumunda kaldığı doğrularımız maalesef sayı olarak çok azdır. Farklı düşünce yapılarında insanların bilimsel gerçeklikle kabullenmek durumunda kaldığı hatta bazen ona bile itirazın olduğu yaşam içerisinde, insanların kendine ait düşüncelerinde ve doğrularında farklılık olması gayet normaldir.
Bilimsel doğrular dışında, birçok doğru olarak kabul edilen düşünce içinde yanlışları ve mantık hatalarını barındırsa da, bunlardan vazgeçmek çokta kolay değildir. Çocukluktan itibaren ailenin, çevrenin ve eğitimin yüklediği bir çok yanlışla şekillenen kendimizce doğrularımız, tabu haline geldiğinde ve yanlışlar içerdiğini bildiğimizde dahi, yıkılması imkansız bir hal alabilmektedir. Algılar ve duyular dış dünyaya kapalı, konuşulanlara sağırdır kulakları. Beyaz görünen karadır lakin ne gözler görür beyazı, ne karanlık bırakır kaygıyı. Öyle ki, bilimsel gerçekliklere bile inanmayan dünya üzerinde birçok insan vardır.
Örneğin 4 milyon yılda 4 derece ısınmamış olan yerküremizin, insan faaliyetleri sonucunda bulunduğumuz yüzyılda 4 derecelik artışı yaşatabilecek olmasıyla, iklim değişikliğine sebep olmaya başladığı gerçekliğinin doğruluğuna bazı insanlar inanmamaktadır. Oysaki dünyamızın birçok yerinde iklim değişikliğine bağlı olarak insan topluluklarının yaşamında olumsuzluklar yaşanmaktadır. Birleşmiş Milletler Çevre Programı, Pasifikte bulunan Kiribati, Maldivler, Marshall Adaları ve Tuvalu ada devletlerinin iklim değişikliği nedeniyle deniz seviyesinin yükselmesinden dolayı, varlıklarının tehlikede olduğu uyarısında bulunmuştur. Buralarda yaşayan insanlar iklim değişikliğinin etkisinden dolayı, evlerini bırakıp göç etmek zorunda kalmışlardır. Bazı bölgeler sular altında kalırken, bazı bölgelerde ise kullanılabilir suya olan ihtiyaç kendini göstermekte ve bölgesel su sorunları yaşanmaktadır. İklim değişikliğinin yarattığı olumsuzlukların doğruluğunda, sadece bir örnek verdiğim. Yaşamın devamlılığının doğruluğunda, emek vererek değişikliği durdurmaya çalışanları da, olumsuz örnekleri de çoğaltmak mümkün elbette.
İnsanın sadece kendi gibi düşünenleri normal ve haklı gördüğü bir ortam, başkalarına saygı duymanın sadece lafta kaldığını da göstermektedir. Farklı fikirlerin, insanlık adına bir zararı olmadığı sürece doğruları bulup ortaya çıkarmada bir şans olduğunu da göz ardı etmemek gerekir. Siyahın karşısında beyaz olmasaydı, ya da tam tersi düşünüldüğünde beyazın karşısında siyah olmasaydı, beyazın temizliği, saflığı ve haklılığı ortaya çıkar mıydı? Beyaz olmasaydı, mavi umut adına ortaya çıkamaz, siyahın yanlış olan haklılığında hata görülmeyip öylece kalırdı.
Doğrularınızın zaman içerisinde gerçeklikle pekişmesiyle, her şeye rağmen üstünün örtülmeyerek, haklılığınızda inancınıza yol olması doğru olandır. Eğrilerinizden uzak, doğrularınızda kalın.