DJ’lerin doksanlı yıllara dair konsept partiler yaptığı, o dönemin en tanınmış sanatçıların katıldığı konserlere, partilere ilgi her geçen gün artarak büyüyor. Gençler ve kendini genç hissedenler artık canlı müzik mekanları yerine doksanlarla eğleniyor. Modern meyhanelerin şarkı listeler, restoranların şarkı listeleri hatta gittiğini güzellik salonlarının en çok çalan parçaları dahi doksanlı yılların şarkılarından oluşuyor. Peki nedir sizce bu bitmek bilmeyen doksanların büyüsü?
Birçok kişi bugün ekip olarak bir araya geldiğinde en çok doksanlı yıllara dair mekânlarda toplanıyor. Onlara mikrofon uzatıldığında yemek eşliğinde sohbet etmeyi çok sevdiklerini ancak buluşmaların en keyifli anlarının doksanlı yılların parçalarının çaldığı anlar olduğunu söylüyorlar. O yılların samimiyetine, iyi niyetine, aşkların tutkusuna sevgisine, düşmanlıkların bile bir noktadan sonra son bulmasına kadar insana iyi gelen ne varsa o yılların ve o yılların taşıdığı şarkıların bunu en iyi anlattığını söylüyorlar. İşin ilginç yanı sözlerin baştan sonra ezbere bilinmesi, bilinmese dahi unutulduğu yerde şığ diye hatırlanması durumu çok enteresan. Sanki birileri o yılların şarkılarını kanımıza enjekte etmiş gibi sözleri biliyoruz.
Peki neden bu kadar seviyoruz. ? Şarkıların hayatta bir karşılığının olması ve o samimiyet duygusu herkesi sarıp sarmalıyor. Hep birlikte arkadaşlarınızla otururken birden biri bu şarkı benim olsun! diye bağırıyor. Yaşanmışlıklar devreye giriyor. Bir anda anılar zihinlerde canlanıyor, belki eski aşklar belki hiç bitmesin diyen çocukluğumuz bize bakıveriyor bir köşeden. Her şarkıyla birlikte insan hüzünleniyor, neşeleniyor sonra birden coşuyor. Çağımızın giderek yapaylaşan dijitalleşen hallerinden sıyrılıp o an samimiyetin kendinizi kaptırıyorsunuz. İşte bu anki mutluluk gerçekten paha biçilemez.
Belki de bir daha hiç yaşanmayacak olmasının büyüsü bu. Onun insana verdiği duygularla gücünü hiç kaybetmeyen şarkılar, bugün kuşaktan kuşağa yolculuk ediyor. Çünkü yaşımız kaç olursa olsun hayatla kavgamızda sevdamızda o içimizdeki çocuk da hep aynı. Doksanlar gibi hiç tükenmiyor.
Biz çok şanslı bir nesildik. Sanki harikalar diyarından çıkıp bu zamanlara geldik, büyüdük ve şimdiyi yaşıyoruz. Ama şarkılarımızı asla unutmuyoruz. Her Pazartesi, JJPUB’ta düzenlemiş olduğum dans akşamlarında son yarım saati doksanların parçalarına ayırıyorum. O an gelip gecedeki insanların sevincini coşkusunu görmeniz lazım. Gerçekten buradan yazmakla tam olarak o duyguyu size geçirmem zor. Hani küçük bir çocuğun eline ummadığı anda bir balonla bir pamuklu şeker verirseniz neler hisseder. Sanki bizler o mutluluğu yaşıyoruz. Muhteşem bir duygu.
O dönemin sanatçılarını, şarkılarını, bizlerde uyandırdığı hisleri, coşkuyu, sevinci, hüznü, aşkı çok özlüyorum. Rekabetleri bile o kadar asil ve güzeldi ki. İşte doksanlı yılların parçaları bize bunu hatırlatıyor. Eğer sizlerde dans dolu bir gece sonunda bu şarkılarla pazartesi akşamınızı renklendirmek istiyorsanız JJPUB da sizleri bekliyorum.
Sağlıcakla kalın. Haftaya görüşmek üzere…