Haydi Hayırlısı

  Okulların açılmasına sayılı günler kala evlerdeki telaş gün geçtikçe artıyor. Semt pazarları, alışveriş merkezleri, en önemlisi kırtasiyeler bugünlerde insanlarla dolup taşıyor. Her ebeveyn, çocuklarını okulun ilk gününe muazzam biçimde hazırlamaya çalışıyor.

  Fakat eğitim-öğretim sistemimiz,modelimiz,okullarımız,sıralarımız bu özel güne hazır mı dersiniz.Herhalde bu soruya net cevap verebilecek kurum sayısı veremeyeceklerin kat be kat altındadır.Türk Milli Eğitim Bakanlığı’nın son yıllardaki uygulamaları pek de iç açıcı değil.Bu noktada devir teslim alan ve giden bakanları şahsen eleştirmek biraz haksızlık olur çünkü neredeyse hiçbir bakan iki yılı aşkın görevinde hizmet veremedi.Böyle değişken bir süreçte kalıcı işler yapmak da haliyle çok zor.Çocuklarının aynı anda 2-3 dil öğrenmesini,spor yapmasını,dans etmesini bir yandan da Matematik ve diğer önemli alanlarda başarılı olmasını arzulayan veliler için okullarda sunulan yavan eğitim ve öğretim ihtiyaçlardan çok uzaklaşmış durumda.Bu ihtiyaçları karşılayamadığımız durumda kalifiye gençler yetiştirmek de hayal ötesi oluyor.

  Eğitim-öğretim yükünün büyük çoğunluğunun özel okul ve etüt merkezlerine bırakıldığı şu zamanda Milli Eğitim Bakanlığının ’devlet okullarının fiziki ihtiyaçlarına ayırdığı pay oldukça yetersiz.Bir de okul çevresinde gruplaşan, kendi aralarında whatsapp grupları kurarak okul müdürü ve öğretmenleri baskı altında tutan anne babaların da disiplin altına alınması lazım.Ve en önemli hususlardan bir tanesi,vaktiyle kapısına kilit vurulan köy okullarının bir an önce tekrar hizmete açılıp,çocukların oradan oraya servislerle yaptıkları zorlu serüvenlere de son vermek gerekiyor.

   Öğretmenlerin okuldaki içtiği bir bardak çaya kadar bir dizi tuhaf tasarruf tedbirlerle uğraşmak yerine çözüm bekleyen daha somut meselelere el atmak,okul,öğrenci ve öğretmenlerin ihtiyaçlarını öncelikli olarak  benimsemek Milli Eğitim Bakanlığı’nın asil görevi olmalı.

EMRE KIR

EĞİTİMCİ / YAZAR