Hıdırellez…

Hızır ve İlyas peygamberlerin, yeryüzünde buluştukları gün olması nedeniyle kutlanmaktadır.

‘Hızır’ ve ‘İlyas’ sözcükleri birleşerek; halk arasında ‘Hıdırellez’ olarak kullanılmaya başlanmıştır.

‘Hıdırellez Günü’, dünyada darda kalanların günü olsun diyerek; 5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gece kutlanıyor.

5 Mayıs…

Tam da ‘Hıdırellez’in başladığı günün, benim için ayrı bir önemi var.

5 Mayıs’ta Antakya’da dedemlerin evinde dünyaya gelmişim.

Annem babam, hem ‘Hıdırellez’i, hem de benim doğum günümü kutlamışlar.

Hıdırellez Günü’nün sabahında erken saatlerde kapı ve pencereler açılır; sağlık ve bereket duaları edilir. Atalarımızın mezar ve türbeleri ziyaret edilip, onlar için dualar okunur.

Bir gül ağacına en içten dilekler asılır; dilek kesesine dualar kabul olsun diye para bırakılır.

Ertesi sabah yani 6 Mayıs’ta sabah erkenden kalkanlar, kesedeki parayı ailesi, çevresindeki ve arkadaşlarıyla paylaşırlar.

Bolluk ve bereket getirsin diye…

Paylaşmak; çoğalmak diye…

Cüzdanlarına kurdele dikenler de olur…

Dağıtılan ya da paylaşılan paralar, ertesi yıl ‘Hıdırellez’ tekrar gelinceye kadar da harcanmaz.

O paranın uğur ve bereket getirdiğine inanılır…

5 Mayıs gecesinde dilekler, beyaz bir kağıda yazılır, balkona ya da evin penceresine bırakılır. Ertesi sabah yani 6 Mayıs’ın ilk ışıklarıyla birlikte kağıtlar toplanıp, akan suya bırakılır…

Hıdırellez, bir bayramdır bir bakıma…

Mahalle sakinleri toplanır, hep birlikte pikniğe çıkılır…

Bir dayanışma, bir paylaşma, bir sevgi iklimi alır başını gider…

Hatay’da ‘Hıdırellez’ coşkusu bir başka güzeldi…

Herkes en güzel kıyafetlerini giyer, en güzel yemekler yapılır; sonrasında hep birlikte pikniğe gidilirdi.

Çocukluğun verdiği o bitmez tükenmez enerjiyle yeşil çimlerde doyasıya koşar, oynar, eğlenirdik.

İskenderun’da denize girer; kendi aramızda yarışlar yapardık.

Yaş ilerledi ama o günlerin coşku ve huzuru hala ilk günkü gibi hafızalardaki tazeliğini koruyor.

Çocuklar gibi koşup eğlenemezsek de her yaşın ayrı bir güzelliği var.

Tabi ‘Hıdırellez’in ayrı bir coşkusu ve huzuru…

Gül ağacına dilek asmaktan vazgeçmek olmaz… Her yıl olduğu gibi bu yıl da geleneği sürdürüyoruz ailece…

5 Mayıs’ta hem doğum günümü, hem de ‘Hıdırellez’i kutlamak, ayrı bir mutluluk kaynağı benim için…

Baharın gelişi hepimizi mutlu ediyor ve tabi yeni bir yaş almanın gururu da…

Ama hep bir hüzün var içimizde…

6 Şubat depremlerinin neden olduğu o yıkıcı hüzün…

Yerle bir olan binalar, yitip giden hayatlar; geride kalan umutlar…

Oysa ne güzel günlerdi; çocuk seslerinin, kahkahaların, müzik ve coşkunun kapladığı alanlar…

Bir ‘Hıdırellez’ daha gelirken, yürekler buruk; gidenlerin geride bıraktığı boşluk derin…

Ama her ne olursa olsun, hayat devam ediyor…

‘Hıdırellez’ yeni bir başlangıcın umudu olsun…

‘Hıdırellez’ kutlu olsun…