Huş Türküsü

Üstte güneşin keskin ışınları, altta insanı yutan kızgın çöl kumları. Çöl, çatal dilli koca ağızlı evrandır yutar insanı. Çölü bilmeyen için tuzaklarla örülüdür çöl. Gecesi gündüzünden beterdir. Gündüz kırk beş- elli derece sıcak gece bir o derece soğuk. Taş dayanamaz, çatlar, parçalanır, ufalır…

1. Dünya Savaşında Osmanlı Devleti beş cephede savaşmak zorunda kaldı. Kafkas Cephesi, Çanakkale Cephesi, Irak Cephesi, Suriye-Filistin Cephesi, Hicaz-Yemen Cephesi.

En çok asker kaybettiğimiz cepheler çölün vahşi ikliminde yer alıyor. Anadolu çocukları trenlere doldurularak veya yaya Yemen’e, Filistin’e, Irak’a gönderilmişler.

Çöl yutar insanı, yutmazsa güneş yanıkları, Tifus (lekeli humma), Dizanteri gibi hastalıklar alır yerini, süründürerek yutar bu defa. Çölde ot bitmez ama hastalıklar, salgınlar, bitler, pireler, ayrık otları gibi yayılır insana.

On binlerce mehmetcik çölün kurbanı olmuştur yıllarca. Osmanlı Devleti sözünü ettiğim cephelerde varlığını devam ettirmek için on binlerce şehit verdi. Bu cephelerin büyük çoğunluğu Arapların yaşadıkları ülkeleri kapsamakta. Bu ülkelerin hiçbirinin kültürlerine, dillerine, ticaretlerine ve maddiyatlarına egemen olunamamıştı. Oralara yerleştirilen Türkler Araplaşmıştı.

“Bu kıtaları ne sömürgeleştirmiş, ne de vatanlaştırmıştık. Osmanlı İmparatorluğu buralarda, ücretsiz tarla ve sokak bekçisi idi. Eğer, medrese ve şuursuzluk devam etmiş olsaydı, Araplığın Anadolu içlerine kadar gireceğine şüphe yoktu.” Zeytindağı-Falih Rıfkı Atay

Yemen Türküsünü duymuşsunuzdur. Anonim bir türküdür. Türküden daha da öte ağıttır. Yemen'de çatışmada ölen Osmanlı askerleri için yakılmış bir ağıttır.

 Dillere destan olan Yemen Türküsünde geçen bir Huş Köprüsü vardır. Çölün tuzaklarından canlı çıkabilen askerlerimiz işte burada şehit olmuştur.

Burası Huş'tur yolu yokuştur. Giden gelmiyor acep ne iştir”

Belki bu zamana kadar Yemen Türküsünün nereden geldiğini, Huş Köprüsünü hiç düşünmedik bile, etrafta çaldı dinledik ya da hikâyesiyle karşı karşıya kalmadık. Huş köprüsü dört bir yanı da uçuruma bakan iki dağ arasında ölüm köprüsüdür. Sırat köprüsü bile bu kadar geçilmez değildir. Dik ve dar basamakları olan, geçit vermeyen bu köprü çölden çok yutmuştur mehmetciklerimizi.                                                                                                                 Anneler-babalar Yemen'e cepheye giden evlatlarının artık geri dönmeyeceğini biliyorlardı. Çünkü çölün ölüm kustuğunu bilmeyen yoktu, çölde sağ kalanlar ise işte bu huş köprüsünde şehit oldu. Birçok aile cepheye gönderdikleri çocuklarından bir daha haber alamadı.                                    Hatta bazı askerler yıllar sonra savaş bitse de bu topraklardan geriye dönememişler sağ kalabilenler orada yaşamlarını devam ettirmişlerdir.

Bu acıyla halkın dilinden düşmeyen Yemen Türküsü etki ve izlerini günümüze kadar taşımıştır.

Yemen Türküsünün sözleri

Havada bulut yok bu ne dumandır

Mahlede ölüm yok bu ne figandır

Şu yemen elleri ne de yamandır

Ah o yemendir gülü çemendir

Giden gelmiyor acep nedendir

Burası Huş'tur yolu yokuştur

Giden gelmiyor acep ne iştir

Kışlanın önünde redif sesi var

Bakın çantasında acep nesi var

Bir çift kundurayla bir al fesi var

Kışlanın önünde üç ağaç incir

Kolumda kelepçe boynumda zincir

Zincirin yerleri ne yaman sancır

Kışlanın önünde sıra söğütler

Zabitler oturmuş asker öğütler

Yemen'e gidecek bu Koçyiğitler

Ah o yemendir gülü çemendir

Giden gelmiyor acep nedendir

Kışlanın ardını duman bağladı

Analar babalar kara bağladı

Yemen'e gidene herkes ağladı

Kışlanın ardında yüzüyor kazlar

Ayağım ağrıyor yüreğim sızlar

Yemen'e gidene ağlıyor kızlar

Kışlanın ardında bir kırık testi

Askerin üstüne sam yeli esti

Gelinlik tazeler umudu kesti

Burası Huş'tur havası hoştur

Giden gelmiyor acep ne iştir.

Tek geçiş noktası olması nedeniyle askerimizin en çok kırıldığı ve ağıtlara konu olmuş Huş köprüsünün hikâyesi ile ağıtı tekrar dinleyelim mi?

Tüm şehitlerimize Allah rahmet eylesin...