Ülkemizde her alanda olan yozlaşmaların neticesinde, herkes çığırından çıkmış, sosyal patlamalarda tavan yapılmış. Cani bir topluma doğru emin adımlarla ilerlenilmektedir. Bu gidişe dur demenin yolu, önce eğitimin yaratabileceği kültürden geçer. Bir de şöyle bir hayret verici mantalite bütün ülkeyi sardı; ‘bana dokunmayan bin yaşasın’. Bu mantık hiçte doğru değildir. Çünkü; başkasına dokunan yılan, gelir bir gün seni de sokar. Yani iş işten geçmeden, akılsal, bilim ışığında, muasır medeniyetleri örnek alarak, kendi kültürümüze ters düşmeksizin, olması gereken sentezi bir an evvel yapmalıyız.
Bu konuda biz gazeteciler olaraktan, bize düşen görevleri sonuna kadar yerine getirmeye hazırız. Mesela, yapılacaklara, üzerimizdeki ölü toprağını atmakla başlayıp, sorumlu Türk aydınlarının, kendi ananelerimiz temelli, insanımızı aydınlatmalarıyla yola devam etmeleri gerekmektedir. Aydınlarımız, halka, o zavallı ana kuzusu kuryeyi öldürmenin hem ölenin ailesini hem de öldürenin kendisini ve ailesini ne tür handikaplara sürükleyeceğini, suçsuz merhumun toprağın altına, suçlu caninin de demir parmaklıklar arasına gideceği ve orada da kendisini nelerin beklediğini hiç kimsenin bilemeyeceğini, o cahilin anlayacağı seviyede anlatmaları gerekmektedir. Tıpkı Gazi Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının kurtuluş savaşında 7 düvel düşmanı denize döktüğü gibi, aynı ruh ve aynı özveriyle davranmaları, küllerinden yeniden doğmuş Türkiye Cumhuriyeti’ni ayağa kaldırmaya yetecektir.