Türk müziğinde kullanılan makamlar, sadece melodik kalıplar değil; aynı zamanda insan ruhuna dokunan, derin anlamlar taşıyan birer şifa aracıdır. Her makam, farklı bir duyguya karşılık gelir; kimisi hüzünle sarar, kimisi umutla doludur. Osmanlı döneminde bu makamların psikolojik etkileri bilinmiş, müzik şifahanelerde ruh ve beden sağlığı için bir tedavi yöntemi olarak kullanılmıştır.

Ben de yıllardır sanatla iç içe yaşayan bir müzisyen, besteci ve eğitmen olarak, bazı makamların insan ruhunda bıraktığı izleri çok yakından gözlemleme fırsatı buldum. Özellikle tercih ettiğim makamlar arasında Hicaz, Rast, Uşşak, Nihavend, Hüzzam, Segâh, Kürdilihicazkâr, Hicazkâr, Saba ve Nikriz yer alır. Her biri ayrı bir ruh hâlini, ayrı bir iç yolculuğu temsil eder.

Hicaz, derin bir özlemi ve içli bir hasreti çağrıştırırken; Rast, dengeyi, huzuru ve güveni hissettirir. Uşşak ise sade ama derin bir duygusallık taşır. Nihavend ve Hüzzam, özellikle içe dönük bir melankoliyi, ama aynı zamanda zarif bir hüzünle gelen rahatlamayı taşır. Segâh, yumuşak bir tevazu duygusu verirken; Kürdilihicazkâr ve Hicazkâr’da daha asil, duygusu yoğun ve etkileyici bir atmosfer oluşur. Saba, içten gelen bir uyanışı temsil ederken, Nikriz insanı canlı tutan, heyecan ve hareket katan makamların başında gelir.

Bu makamlar sadece kulağa hoş gelen seslerden ibaret değil; ruhun derinliklerine inen, insanın iç dünyasını dengeleyen, bazen de ona aynalık eden melodilerdir. Her icramda, her derste ve her bestede bu etkileri daha çok hissediyor, öğrencilerimde ve dinleyicilerimde aynı ruhsal temasın izlerini gözlemliyorum.

Makamların şifası, bugünün hızlı ve yorucu dünyasında hâlâ geçerliliğini koruyor. Bu kadim melodiler, insana sadece müzik değil; huzur, anlayış, içsel dinginlik ve iyileşme sunuyor. Sanatın ve özellikle Türk müziği makamlarının, insan ruhuna en derin dokunuşları yapmaya devam edeceğine inancım tam.

Sevgi ve saygılarımla,
SABRİ GELİCİLİ