Sanatçı, nesneyle hesaplaşabilen adamdır. Nesne, sanatçının elinde yorulur, yorgun düşer. Önü sonu bilinmeyen yolculukta, Nesne örs, Sanatçı çekiçtir. Nesne direnir ona; Darbelere karşı koyar. Sil baştan başlamak gerek bazen. Ona baştan başlamak gereksinimini hissettirebilir. Güneş olur, gözlerini kamaştırır; Gölge olur, gönlünü karartır. Ancak, sanatçı sabrı, görünmeden ve görülmeden, yavaş yavaş yüreğine işleyen 'zehir' gibi, yabanıl nesnenin direnişini kıran 'kutlu ' bir hediyedir. Sonunda nesne, sanatçıya teslim olmak zorunda kalır; yaralı bir güvercinin, kartalın pençesine düşmesi gibi. Sanatçı, Nesneyi " yere serebilmelidir." Nesneyi nesne olmaktan uzaklaştıran sanatçı, onu mağlup ettikten sonra nesnelik onurunu mutlak olarak iade eder. Sanatçı kendi trajedisidir nesneyi öldürüp, sonrasında başında durup gözyaşı dökmesi... Tıpkı TURUVA destanındaki " Aşil'in yiğit Hektor'u öldürüp başucunda oturup ağlaması gibi...