Kısa yoldan para kazanmanın adeta özendirildiği bir ülke haline geldik.
“‘Okuyup’ ne yapacaksınız, bak şunlar bunlar nasıl zengin olmuş, nasıl para kazanmışlar, saçlarına paralarla bigudi yaptırıyorlar, şöyle kazanıyorlar, böyle kazanıyorlar” gibi dedikodular sağda solda ayyuka çıkıyor.
İçişleri Bakanlığı ne yapıyor?
Ardı ardına düzenlediği operasyonlarla haksız yere ve kısa yoldan para kazananların tek tek yakasına yapışıyor. Nerede olursa olsun, gidip buluyor. Yakasından tuttuğu gibi adalete teslim ediyor. Topluma kötü örnek olanları yaptığına pişman ediyor.
‘Okuyup’ ne yapacaksınız? diyenlere inat, ‘okuyup adam olacaksınız’ mesajı veriyor. Okumak sadece üniversite okumakla bitmiyor. Diplomayı almakla bitmiyor. O toplumun her yönden gelişip kalkınmasını da sağlıyor.
Okumak gibisi var mı?
Bakın yazar Grıgory Petrov, Finlandiya’yı anlattığı ‘Beyaz Zambaklar Ülkesinde’ adlı eserinde ne diyor?
“Ülkedeki gazeteler, ülkenin okulları gibi çoktur ve çok sayfalı olarak hazırlanırlar. Her kasabanın yerel bir gazetesi vardır. Vyborg’da yaşayan 18.000 kişilik nüfus için dört gazete basılır. İkisi Fince ve ikisi İsveççe. Neredeyse köyün her ailesi bir gazeteye abone.
Size böyle bir örnek aktarabilirim… Köylerin birinde fakir ancak her zamanki gibi tertemiz iki kulübe var. Birinin sahibi yalnız yaşayan bacaksız yaşlı bir adam, diğeri ise 10 yaşındaki torunu ile birlikte yaşayan başka yaşlı bir kör kadındır. Bu iki yaşlı ve fakir insan birlikte bir gazeteye abone oluyorlar. Her gün gazete çıktıktan sonra koşarak postaneye giden küçük kız torun, gazeteyi alarak eve geliyor ve kör ninesinin elinden tutarak bacağı sakat yaşlı adama götürüyor ve orada her ikisine de tüm gazeteyi okuyor.
Bu nedenle Finlandiya ulusunun en alt tabakası bile rutubetten küçülüp mahvolmuş bir ağaç parçası gibi ölüme giden yolda uykuya dalmadan önce düşüncelerini uyutmaz, fikir üretmeye devam ederler. İnsanlar sefilliklerini sineye çekmez. Başkalarının ne dediğini umursamadan, kendilerine güvenli bir şekilde kendi istedikleri ve bildikleri bir yaşamaya bir istediklerini alana kadar da azimle çalışmaya devam ederler”
Bizde bırakın bacaksız yaşlı adamları…
Bırakın torunu ile yaşayan kör kadınları…
Sapasağlam insanlar gazete okumuyor. Gazete okumanın bir kültür olduğunu bilmiyor. Yerel gazetelerine sahip çıkmıyor.
Elindeki pakete 50 lira verirken, 2 lira verip bir yerel gazete almayı lüks sayıyor.
Gidip Atatürk Parkı’na bakın, mahallelerde belediyeler tarafından yaptırılan parklara bakın, elinde gazete okuyan kaç kişiyi göreceksiniz?
İnsanlar gazete okumadıkları için kısa yoldan para kazanmanın yollarını arıyorlar ve cezaevlerini boyluyorlar. Gazete okusalar, kendilerini geliştirecekler, toplum aydınlanacak, toplum aydınlandıkça ahlaki duygular gelişecek. Düşünen, ahlaklı bir toplumda çalışan insanlar ekonomi de kalkındıracaklar.
Bakın Finlandiya’ya…
Bir gazete aboneliğinin neler yaptığına bir bakın!
‘Elimizdeki telefon yeter’ diyoruz ve gazete aboneliğini yok sayıyoruz. Evimize bir gazete götürmüyoruz bu yüzden çocuklar da telefonun esiri oluyorlar.
Ondan sonra ‘Bizim çocuk neden gelişmiyor?’ diye kara kara düşünüyoruz.
50 lira 100 lira ayırdığınız paketleri bir yana bırakıp 2 lira verip bir gazete alın, evinize götürüp okuyun, çocuğunuz sizi gazete okurken görsün...
Önce siz değişin.
Bakın çocuğunuz nasıl değişiyor?
Deneyin, korkmayın!