Sahip olduğumuz onca evrensel değerler ile bizleri biz yapan Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 86.yıl dönümünü yad ettik yine serin bir sonbahar kasımında…Saat 9.05’ten saniyeler önce yüreklerimiz yine bir cız etti, sessizliği bozan siren sesleriyle acımız, yasımız yeniden depreşti.
Çoğu vatan uğruna savaş ve mücadele ile geçmiş kısacık ömre,sayısız zafer ve başarılar sığdıran ,yalnızca askeri alandaki dehasıyla değil aynı zamanda çağdaş ve ileri görüşlülüğü ile dünyadaki sonraki yıllara da yön veren bu ulu,önder insanın bedeninin toprakla kavuştuğu gün…O yüzden sonbaharlar,kasımlar hep hüzünlüdür bende.Bir yandan hüznümü yaşarken öte yandan da zihnim,aklım hep o yıllara götürüyor beni.Ordaymışım gibi,sanki birazdan O’nu karşımda görecekmişim gibi…Hangi kılıkta,hangi bedende hangi sıfat ile hiç mi hiç önemli değil…Ama sonrasında,sirenleri duyunca yeniden irkiliyor vücudum, titriyor, derin bir ahh çekiyorum. Üzülüyorum, neden o dönemlere yetişemedim, o dönemlerde yaşayamadım diye, O’nu canlı görememek, yaşayamamak ne kötü.
Öyle bir eşsiz insan canlandırın gibi kafanızda 100 yıl önce zihninde oluşturduğu vizyonun ışıkları bugün bile hala dünyamızı aydınlatıyor, yıllar geçtikçe fikirleri, bilimselliği ve insana verdiği değer daha da iyi anlaşılıyor. Aradan bir asır geçmesine rağmen günümüz dünya liderlerinin bile örnek aldığı,yolundan gittiği,fikirlerini benimsediği bir lider.
Lakin,O’nu anlamaktan kastım,sosyal medyada şaşalı cümleler kurmak,sağı solu poster ve bayraklarla donatmak değil,daha ziyade fikirleriyle,ileri görüşlülüğüyle bağdaşan,üretmeyi,araştırmayı seven,vatanına milletine sadık bireyler yetiştirmektir.
10 Kasım’da bedeni aramızdan ayrılmış olabilir fakat O’nun ruhu vatanın her bir evladının kalbinde her mevsim çiçek açmaya devam ediyor, edecek de…