Siyaset geçime dönüşmüş ise vay halimize vay halimize… İnanın bu yaşıma geldim siyasetin bu kadar çirkinleştiğini hiç görmemiştim. Eskiden bir ideoloji vardı. İnsanlar bu çerçeve’de bireysel veya toplumsal sınıf mücadele kavramı içerisinde,siyaset yapmaya çalışırdı. Şu anın siyaset anlayışı ise böyle değil, at izi it izine karışmış durumda.
Kim neyi ne için yaptığının farkında bile değil. Ülke veya Ulusal çıkarlar elden gitmiş kimin umurunda… Varsa yoksa kişisel menfaat ve siyasi çıkarlar ön plana geçmiştir. Kişi mualesef dün başka bu gün başka olabiliyor. Dün söylediğini bu gün inkar edebiliyor. Siyasette istikrarsızlık almış başını gidiyor.
Bu haliyle, öznel gerçek anlamda siyasetçilik kavramı kaldımıdır? Şahsen kaldığına inanmıyorum. Demokrasi, Hak, Hukuk ve Adaletin olmadığı yerde, insan hayatının evrenselliğinden bahsedebilirmiyiz. Oysa hak ve hukuk, herkese lazım olan bir kavramdır. Önemli olan bu kavramların, siyasi çıkarlar uğruna ayaklar altına alınmamasını sağlamak her yurtseverin görevi olmalıdır.
Siyasi iktidarlar gelip geçicidir. Ülkenin temel değerleri kalıcı olmalıdır. Vatandaş olarak küçük hesaplar ve çıkarlar uğruna, tüm olumsuzluklara rağmen, futbol takımı tutar gibi, yanlışlara bile bile göz yumduğu an, gelecek olan olumsuzlukların elbette sorumluluğu o kişinin veya destek sunmuş olduğu o partinindir. Vatandaş olarak eğriye eğri, doğruya doğru demediğimiz sürece, sıkıntılar hiçbir zaman bitmeyecektir.
Örneğin; Ülkede yaşanan ekonomik sıkıntılar nedeniyle, bir avuç azınlık dışında halinden memnun olanı görebilirmisiniz? Çoğunluk şikâyetçi olduğu halde, seçimler geliyor ve gerçekleşiyor. Bakıyorsunuz seçim sonucunda hükmedenler yine zaferle çıkıyor….
Demekki bir yerde yanlış yapılıyor. Elbette bu yanlışlık insanların futbol takımı tutar gibi, tüm yanlışlarına rağmen mensubu bulunduğu siyasi partiyi sorgulama cesareti göstermeden, bilerek veya bilmeden partisine destek sunan vatandaşların suç kendisindedir. Her şey bittikten sonra ah vah etmenin hiçbir anlamı olamaz.
Ne diyordu mevcut iktidar, Çalışanı, emekliyi enflasyona ezdirmeyeceğiz diyordu. Ne oldu söylediklerini yapabildilermi? Hepsini yoksulluğun sınırında eşitliyorlar. Üstelik tüm bu yoksullaştırma operasyonu ile ‘Saray’ kendi itibarını muhafaza etmenin derdindedir.
İstedikleri yere para bulunabilir. İş emekliye çalışana gelince, para yok oluyor. İktidar böyle’de mualefet sanki dürüstmü? Kendi saltanatlarından başka ne yapabiliyorlar. Mualefetin işi gücü İktidarın değirmenine su yetiştirebilmektir. Hiç kimse kimseyi aldatmaya kalkışmasın. Olumsuzlukların temelinde iktidar kadar mualefetin’de sorumluluğu vardır. Hiç kusura bakmasınlar, mualefet partilerinin yöneticileri’de elbette ak değildir.
Her şey amma her şey çıkar ilişkilerine dönüşmüş ise sorun var demektir.. Şu an 31 Mart yerel seçimlerine gidiyoruz. Partilerde yaşananlara bakınca insanın midesi bulanıyor. Maddi olarak gücün varmı, hangi parti olursa olsun hiç farketmiyor. Aday olmak çok kolay… Hemen hemen bir çok partide bu işler böyle dönmeye başlar hale gelmiştir. Parti ahlakı idoloji denen bir kavram kalmadığından sıkıntılar yaşanmaktadır. Adayın bilgisi donanımı veya becerisi ikinci planda kalır hale gelinmişse, al birini vur ötekine demekten başka ne diyebiliriz. Ne diyordu Mustafa Kemal Atatürk “Koylü milletin efendisidir” Köylü çifci güzel düşünen tüm insanlara mualesef hiçbir alanda yer kalmadığı gibi, partilerde’de fırsat tanınmıyor.
Hani demiştik ya… İdolojinin olmadığı yerde çıkar ve mefaat ilişkileri başlar. Eh bu işin kompetanlarıda partilerde mevcut hale gelmişse, hangi tüzük, hangi parti içi demokrasiden bahsedebiliriz. Ne diyor’du üstat nazım bir şiirinde; “Sizin demokrasi anlayışınız, banka cüzdanları, çek defterlerine” dönüşmüş ise ben bir vatan hainiyim…
Sizin her türlü Ali cambaz oyunlarınıza,pervasızca yaptığınız hilelerinize ,bu güne kadar asla boyun eğmedik ve eğmeyeceğiz. Hep doğrunun ve mazlumun yanında yer alacağız. Buda size dert olsun…