Bir an vardır ki kırk gül kesiği gibi hak verdirecek hiçbir şey yoktur, kâğıt gibi keser ruhu. Güvenilecek bir kiraz ağacı avuçlarında yeşeren kısa bir sıkıntı gülüşü kadar susuz ve geçici. En rahat iyilik en kötü çıkmaz betonların basmakalıp alıkça kasıntılı şımarıklığının oyuncak evinde dökülür.
İyilik et denize at, balık bilmezse Halik bilir.
İyilik edilen kişilerden çok; o iyiliği yapanlar yaptığı iyiliğin minnetini taşımalı yüreğinde. Bir verip on defa başa kakılan, kakan kadar gereksizdir!
Bir an için yaşar insan, koca ömür denilen zaman, o, bir an içindir. Özgürse ruhun bulur rayını.
Yangınları acemice tutmadan önce görmeliydin beni
İbriklerinden şarap akan gözlerine yenilmeden
Ağaç konuşan evlerin mezarlıklarında kesilmeden muhabbetler
Kirli gülüşler sıska halatlara geçirilmeden
Mesafelere vapurun son yolcusu adımını atmadan görmeliydin beni.
Karış karış bildiğim bu çığlıklardan kaçıncı geçişim?
Nehirlerini, ovalarını, tepelerini adım gibi ezberlediğim
Bu çığlık! Bu amansız, zamansız… Ecel kadar eski
Atamadığım kulaçlarımı açmadan görmeliydin beni.
Umuda saldıran tenekeler büyümeden
Yaklaşmadan geceye dokunacak kadar
Şairlerimle korkularım kaynaşmadan görmeliydin beni.
Kendini gevşek bırakan duygular en hüzünlü bataklığın gün görmeyen sazlıklarında karışır toprağa. Çamura yapışan erguvan saatler gözlerinin içiyle gülse ne yazar gülmese ne…? Yaş almış, diş bilemiş yıllara, içten tebessümü bilekli ve bilyeli…
Kinle aşk arasında tente kalbim
Yakıp yıktığın bir sevdaya hükmetmek marifet mi?
Boynumdaki şehirleri bütün cilvesine rağmen hediye ettim sana
Bu şehirler ki hangi nehirde iffet bırakır
Hangi yağmurun saçlarında ıslanır
Öptüğüm tüm şiirler kana bulanır
Harflerimden bir damla Tanrı düşmeden görmeliydin beni
Ki
Tarih boyunca tek Tanrılı dinler kana boyamış dünyayı
Zihninde ne kadar uzun zaman taşırsan olumsuz gereksizleri kısılır evren, küçülür gökyüzünün, nefes alamazsın, boğulursun. Uzun süre korkarak yaşarsa insan, çabuk çözülür. Fikir çakal olur, laçka olur masal! Masallarda ve efsanelerde yaşarlar kahramanlar. Eski bir emir grafiti yazı panosunda bulunmaz. Emri sadece yeni bir emir veya ölüm bozar. Nizamiye kapısından adımını içeri attığın an öğreneceğin ilk kural!
İhtimallerin alacakaranlığına sarılmadan görmeliydin beni
Alevden bir çerçevede ebedileşmeden
Dağılmadan ipliği kopan bir kolye gibi
Denizlerim kefenlenmeden görmeliydin…
Bir rüyadan uyanırcasına, sanki soğuk odada yalnızmış da içinden geldiği gibi içten ısıtacakmış gibi odayı bakışlarını özledim. Yağsın yağmur sokaklarına şiirlerinin, ben umuttan yanayım, ben senden yanayım aşk!
Mevsimsiz bakamıyorum aydınlığa
Yalandan kanat çırpsa da hislerim
Kucağımdaki gülüşlerin perdesini çekmeden
Sabahlara sarılan sis gibi
Günleri yırtarak karanlığa düşmeden
Gökkuşağını bütün renkleriyle sevmeden görmeliydin beni
Yakıp yıktığın bir sevdaya hükmetmek marifet mi?
Boynumdaki şehirleri bütün cilvesine rağmen hediye ettim sana
Bu şehirler ki hangi nehirde iffet bırakır
Hangi yağmurun saçlarında ıslanır
Öptüğüm tüm şiirler kana bulanır
Harflerimden bir damla Tanrı düşmeden görmeliydin beni