Yediğimiz içtiğimiz ‘reels’’ denen tuhaf video ortamında bu aralar. Abartmıyorum, gerçekten de yemek yerken, günün yorgunluğunu kahve ya da çay molalarıyla atlatmaya çalışırken bile ‘reels’ denen platformda video akıntısına kapılmış gidiyoruz ta ki yanı başımızda artık ilgisizlikten gına gelen eşiniz yahut çocuğunuz sizi dürtüklemezse ya da iş yerinde patronunuz, müdürünüz gırtlağında ‘’biraz ciddiyet ‘’ akordu yapmazsa…
Yukarıda resmini portrelediğim bu manzaraları hemen her yerde yakalamanız mümkün. Dolmuşta, metrobüste, sokakta, yatakta hatta biraz ileri gideceğim ama tuvalette bile dakikalarca reels videosu izleyip yüz modu şekilden şekle giren insan bedenleri artıyor katlanarak. Yan masada oturan gençler, komik bir şeyler izleyip kahkahaya boğulurken, akabinde rastgele önlerine servis edilen başka bir video ile dehşete düşüyorlar. Hemen arkasından başka bir video, bir tane daha derken 5 dakika içinde kahkaha, umutsuzluk, korku ve öfke gibi birbirinden bağımsız bastırılmış duyguların hepsi bir anda saman alevi gibi sıçrayıveriyor bedenin dışına. Bütün bu duygu iniş-çıkışları sadece birkaç dakika içerisinde yaşanıyor. Gerçi biraz abartıp işi yarım saate kadar dökenler de var. Onlar artık master yapmışlar, hangi videonun hangisinden sonra geleceğini bilip bir de üstüne grup grup gezdirerek paylaşıyorlar.
Bu kadar karmaşık bir izleti kirliliğinin insan aklında ne gibi tortular bıraktığınıda gelin siz düşünün. Zihnimiz video çöplüğüne dönüşmüş, artık yer kalmadı diye isyan ediyor. Her video ile beynimize giren virüslerin haddi hesabı yok.Çalınan kıymetli zamanların altını çizemez olmuşuz.
Doğrunun yanlışın, kirlinin temizin zor ayırt edilebildiği böylesine engin sanal bir çöplükte boğulan yeni nesli, sanal sayfalardan uzaklaştırıp, kokusunu çoktan unutmuş oldukları o raflardaki kitaplara kavuşturmak herhalde yapabileceğimiz en güzel iyilik hareketi olacak…