Son yıllarda hemen hepimizin bir şekilde duyduğu, polis okullarında ders olarak verildiği söylenen, adına filmler çekilen bir dolandırıcılık yönetim sazan sarmalı.
Yöntemle ilgili zaten bir çoğunuz bilgi sahibisinizdir. Hele de Adana'da gün geçmiyor ki sazan sarmalı yöntemiyle bir dolandırıcılık olayı yaşanmasın. Allah'tan polis artık işi tam manasıyla çözdü de dolandırıcıların tepesine anında biniyor.
Bu yöntemi pek ala siyasete uyarlamanın da mümkün olduğunu düşünüyorum.
Sonda yazacağımı şimdiden yazayım; Yazının ana fikri;
CHP'nin önceki dönem Genel Başkan Yardımcıları'ndan Hurşit Güneş, Meclis'te milletvekillerinin rozetlerini takmaktan bahsederken kurduğu şu cümlede gizli; "Bakın çok ilginç bir şey yapacağız. Üçgen biçiminde birbirimize takacağız. Ben Haydar Bey'e takacağım, Haydar Bey Mehmet Bey'e takacak, Mehmet Bey de bana takacak ve gazeteler için haber niteliğinde olan bir şey çıkacak."
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bu yana 100 yıllık bir süreç geçti. Kurucu unsurları da dahil hiç bir partiye nasip olmayan ve bence bundan sonra da olamayacak bir siyasi başarıya şahitlik ediyoruz hepimiz.
Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğini Adalet ve Kalkınma Partisi 2002 yılından bu yana kesintisiz iktidarını sürdürüyor. 21 yılı geçti. Henüz içinde bulunduğumuz yıl seçim yapıldığını ve AK Parti'nin 5 yıl daha ülkeyi tek başına yöneteceğini düşünürsek 26 yıldan fazla ülkeyi yönetmiş olacak.
Burada asıl konuşmamız gereken mesele şu; Bunca yıl tek başına iktidar olması Ak Parti'nin bir başarısı mı yoksa rakiplerinin başarısızlığı mı? Peki, rakipleri gerçekten başarısız mı? Yoksa, başarıyı özellikle istemeyen, iktidarı elinin tersiyle iten, muhalefetin konfor alanını terk etmek isyemeyen insanlar mı?
Şunu söylemeye çalışıyorum; Başta ana muhalefet partisi olmak üzere iktidar partisini rakip gören, gözünü iktidara diken hatta bugün Ak Parti ile ittifak kursalar da zamanında rakip olan partiler gerçekten Ak Parti başarılı olduğu için mi yoksa kendileri başarısız oldukları/olmak istedikleri için mi iktidar olamadılar?
Bunca yıl iktidar olan bir parti haliyle yıpranır değil mi? Siyasi olarak baktığımızda bu gerçek gün gibi ortada. Peki yaşananlara gelirsek gerçekleri nasıl değerlendirmeliyiz?
İktidar bir hata yaptığında muhalefet ona daha büyük hata ile karşılık veriyor. Böyle olunca da seçimlerde değişim isteyen halk mevcutla idare etmeyi istikrar açısından daha doğru buluyor.
Bazı zamanlarda da bir araya gelip iktidarı devirmek isteyen partiler tabandan tavana öyle açıklamalar yapıyorlar ki vatandaş asla kendilerine güvenmiyor. Bu durumda da AK Parti iktidarını sürdürüyor. Birçok Osmanlı Padişahı'ndan daha büyük süre ülke yönetmiş olan Recep Tayyip Erdoğan yoluna tek başına devam ediyor.
Tam da az önce verdiğim örnekteki gibi herkes bir birine takıyor. Üçlü bir sistem söz konusu ve kazanan hiç değişmiyor.
İnsanın aklına elbette böyle durumlarda; "Ne oluyor?" sorusu geliyor. Aslında hiç bir şey olmuyor ama o klasik deyimle; Hiçbir şey olmasa da mutlaka bir şeyler oluyor.
Bu anlattıklarım sadece merkezi iktidarda da geçerli değil. Elbette yerele yansıması da oluyor ama bugünlük köşemde yer kalmadığı için ona bir sonraki yazıda değinip bu meselenin yerele yansımasını yazacağım.