Sen Görürsün!

Meşhurdur Adanalının kavga sırasında “sen beni tanı yon mu” sözü.

Yahu madem tanışmıyorsunuz! neden yaka paçasınız?

Adanalıdır normaldir misali böyle uzar gider garip olaylar. Geçen gün bir köşe yazısı yazdım bu köşede. Sonrası malum birilerine göre bu kadar sert yazı yazarsan kıyamet kopması normal… ne yazmışım o yazıda? Yapanın yanına kar kalmaması için yapılanı yazmışım. Sonuç belli bunun kadar suç var mı misali dışlanmam normal. Her daim “cinayet mahaline katiller gelir” misali, önce yazı yazdığım gazete sonrası benim yanı başımdaki kişi aranır. Süleyman Yalçın neden bu kadar sert yazı yazmış? El betteki bu soru çok normal gibi geliyor insana, nedeni basit, çünkü uzun süredir Köşe yazarları bir Belediye Başkanı için bu kadar sert yazı yazmamış! Ne yapalım; “sıcak yatak” gazeteciliğine siz alışmışsınız ondan sanırım. Şimdi karşı atağı görmen gerek, maalesef her şeyin bir bedeli var! Yalnız kalma, aldığın reklamdan olma ve herhangi bir davette kesinlikle çağrılamayacaklar listesinin en başında sen olursun. Bazen diyorum nerede o eski gazetecilik! Sabah ailenle vedalaşarak gittiğin işinden dönüp dönmeyeceğin sadece halkın haber alma özgürlüğü için çabaydı. Hatırlayın bu ülkede Abdi ipekçi ve çetin emeçler bu uğurda ölmedi mi?

“Sen görürsün” dediler!

Tehdit çok gurur kırıcı, reklamını keserim, verdiği üç kuruşu sana tehdit olarak kullanan bir Dünya yaşanası çok zor. Sistemin dışına çıkarsan dışlanırsın ve yalnız kalırsın. Oysaki bazı şeyler çok kolay, mesela sistem içinde olup sıcak yatak gazeteciliği yaparsan Belediyenin her ballı makamından yararlanmak olumlu bir hareket olarak karşına çıkar. Yoksa benim gibi gerçekleri yazarsan, sen görürsün tehditleri ile karşılaşırsın. Bazen şu soru aklıma gelmiyor değil, yel değirmenlerine karşı Don Kişot mu olmak kolay, yoksa evet Başkanım! deyip kaymaklı ihaleler mi çok daha güzel? Bende “siz görürsünüz” kelimesini seçtim.  Halkın parasını hiç eden omuzu kalabalıklar. Sizler belki bugün değil, fakat halkın parasını hiç ettiğiniz için mutlaka bizim kelimelerimizde “meydan dayağı” yemeye devam edeceksiniz. Bir daha bana sen görürüsün derseniz, bende asıl siz görürüsünüz derim. Gerçi sizler bizim gibi kelimeyle meydan dayağı dediğimizi sizler mafya ile gazeteci dövdürmeyi çok seversiniz. Ülke suç olaylarından geçilmiyor veya ekonomik olarak inleyen bir halkın zor süreçlerini kaleme almanın zorluğunu yaşayan namuslu gazetecinin yaşadığı olaylarla dolu.

Yazmak mı kolay, yoksa es geçip rahat yaşamak mı kolay?

Bir karar vermek bu kadar mı kirlimi olur? Neden bu sistem bizleri bu döngüye sokuyor, neden bu kadar kirli yön levhalarına yönlendiriyor işaretler bizi?

Yahu sadece eleştirisel bir yazı, ben bu yazıyı yazdığımda neden utanayım, sen çalarken utandın mı ki, ben utanayım?