İhmal edilmemesi gereken ilk unsur sevdiklerimizdir. Eğer sevmişsek bir beklenti de yüklemişiz demektir. Artık yapılması gereken tek şey sevgimizi davranışa dönüştürmektir. Evet. Anlıyorum. Yapmamız gereken çok işimiz, yetiştirmemiz gereken çok şeyimiz olabilir. Ama bunların hiç biri sevdiklerimizi ihmale değer değildir. Çünkü sevdiklerimiz, değerimizdir. Yaşam enerjimizdir. Küçük bir ihmal büyük kayıplara yol açabilir.
Hadi o halde kahve tadında öykümüzü okuyalım.
New York’ta yasayan bir öğretmen, lise son sınıfındaki öğrencilerinin “diğer insanlardan farklı özelliklerini” vurgulayarak onurlandırmaya karar vermiştir. California del mar’dan helice bridges tarafından geliştirilmiş süreci kullanarak, her bir öğrencisini teker teker tahtaya kaldırdı. İlk önce öğrencilere sınıf ve kendisi için ne kadar özel olduklarını belirtti. Sonra her birine üzerinde altın harflerle “siz çok önemlisiniz” yazılı birer mavi kurdele verdi. Daha sonra kabul görmenin toplum üzerinde ne gibi etkileri olacağını anlayabilmek amacıyla sınıfına bir proje yaptırmaya karar verdi. Her bir öğrencisine üçer tane daha kurdele verip, onlardan bu töreni gerçek dünyada devam ettirmelerini istedi. Öğrenciler, daha sonra sonuçları takip edecek, kimin kimi onurlandırdığını tespit edecek ve bir hafta boyunca sınıfa bilgi vereceklerdi.
Çocuklardan biri, gelecekteki kariyer çalışmaları için kendisine yardımcı olan yakınlarındaki bir şirketin üst düzey görevlisini onurlandırmış, adamın yakasına mavi kurdeleyi iliştirmişti. Ardından, iki tane daha kurdele vermiş ve sınıfça bu konuda bir projemiz var. Sizden onurlandırmanız için birini bulmanızı istiyoruz. Onurlandırdığınız insanlara ekstra kurdele de verin. Böylece onlarda bu projenin devam etmesi için başkalarını bulabilirler. Daha sonra, lütfen bana ne olduğu konusunda bilgi verin” diye rica etti.
O gün üst yönetici, suratsız biri olarak bilinen patronunun yanına gitmeye karar verdi. Patronun odasına girdi ve onun iş dünyasında bir deha olduğundan ötürü” onu takdir edip örnek aldığını söyledi. Bu mavi kurdele’ yi yakasına takması için izin verip vermeyeceğini sordu? Şaşkına dönen patron;
“tabi ki” teklinde cevap verdi.
Yönetici de mavi kurdele’ yi, patronun tam kalbinin üstüne, ceketine iliştirdi. Ekstra kurdeleyi verirken de;
“bana bir iyilik yapar mısınız?… Siz de bu kurdeleyi onurlandırmak istediğiniz birine verir misiniz?… Bunu bana veren çocuk, okulda bir proje yaptıklarını söyledi. Bu kabul görme töreninin devam etmesi gerekiyormuş. Böylece “bunun, insanları nasıl etkilediğini belirleyeceklermiş…” dedi…
O gece patron evine geldiğinde, on dört yaşındaki oğlunun yanına oturdu.
“bugün inanılmaz bir şey oldu dedi. “ofisteydim.üst düzey yöneticilerimden biri içeri geldi, bana hayran olduğunu söyleyip, “iş dünyasında bu kadar başarılı olduğum için göğsüme bu kurdeleyi iliştirdi… Bir hayal etmeğe çalış… Benim bir dahi olduğumu düşünüyor. “siz çok önemlisiniz” yazılı bu kurdeleyi tam göğsümün üstüne taktı.bana ekstra bir kurdele verdi ve onurlandıracak başka birini bulmamı istedi. Arabayla eve gelirken, bu mavi kurdeleyle kimi onurlandırabileceğimi düşündüm ve aklıma sen geldin…
Ben “seni” onurlandırmak istiyorum. Günlerim aşırı yorucu geçiyor. Eve gelince sana pek ilgi gösteremiyorum. Bazen derslerden aldığın notları beğenmeyince veya odanı toparlamayınca sana bağırıp çağırıyorum… Oysa bu gece bir
Şekilde buraya oturup, sana benim için ne kadar farklı ve özel olduğunu söylemek istedim. Annen gibi sen de benim hayatımdaki en önemli insansın. Sen mükemmel bir çocuksun. “seni seviyorum” diye devam etti… Şaşkına dönen çocuk simdi ağlamaya başlamıştı. Bütün vücudu titriyordu… Başını kaldırdı, gözleri yaş içinde olarak babasına baktı ve:
“yarın intihar edecektim” baba, dedi…
“baba, ben senin…çünkü ben senin… Beni hiç sevmediğini… Beni hiç önemsemediğini düşünüyordum… Ama artık her şey çok farklı. Sen baba, şu an… Oğlunun hayatini kurtardın!…