31 Mart yerel seçimlerine çok az biz zaman kaldı. Partiler aday listelerini teslim ettiler. Ancak rötuşlar için çok az biraz daha süre bulunmaktadır.
Aday yapılmayan meclis üye adayları, belediye başkan adayları tepkili.
Güç bizde, neden koltuğumu bırakayım? Benim parti içi gücüm şu kadar, şu kadar delege hakimiyetim var. Örgütler benden sorulur. Kentimde örgütleri ben dizayn ederim. Güç bende gibi argümanların tepkilere neden olması sonucu, bazı partilerde yaşanan sorunlar ve gelinen nokta hiç iç açıcı değildir. Bir güç zehirlenmesi ve gelinen sonuçlar ortada görünüyor. Bu tablo seçimde başarıyı değil, hüsranı getirecektir.
Atadan, babadan ben şu partiliyim, bu partiliyim diyenlere ne oldu? İşin içerisinde çıkar ve rant olunca, maalesef 90 derece dönüş yapılabiliyor. Ben güçlüyüm, siz aday göstermesiniz de, ben seçime ceketimi katar ve yine seçilirim diyenler, bir anda ata babayı unutuyor ve kendisine kapıyı açan hangi parti ise, hemen ona koşuyor. Aday olabiliyor. Burada tek amaç, sen beni nasıl aday göstermezsin ve aday yapmayanlara gününü gösterme hırs ve öfkedir.
Peki bu hırs ve öfke, nereye kadar devam edebilir?
Seçim biter, herkes boyunun ölçüsünü alır. Kazanırsa ben demiştim. Kaybederse; ben şu nedenle aday oldum ve falan partiye gittim. Falan filan…
Ülkede siyaset bu hallere düşürülmüş ise çok yazık. Zübükler ve yalakalara gün ve fırsat doğuyor. Aday belirlenmesinde haksızlıklar olmadı mı? Daniskası yapıldı. Onlar aday göstermedi diye, başka partiye mi gitmek lazım. Asla değil. Küsebilirsin ve zamanını bekler, hesap sorarsın. İnsanların biraz basiretli ve ilkeli olması gerekmez mi? Kaçan geminin yolcuları gibi, gemiyi terk ederek, başka bir gemi veya limana sığınmanın haklı bir gerekçesi olamaz…
Samimiyet ve dürüstlük bambaşka bir şey…
Her partide olduğu gibi, bulunmuş olduğun partide ve onun üst düzey yönetiminde yanlışlıklar yok mu, var. Ve olmaya devam edecektir. Önemli olan sabrederek, mücadeleye, parti içerisinde yapılmak istenen yanlışlara dur diyebilmektir. Kızar ve küsebilirsin, belki bir müddet kabuğuna çekilebilirsin. Ancak; Yıllarca mensubu bulunduğun partiden aday gösterilmedin diye, ideolojik olarak sana 90 derece zıt olan bir partiye gider ve yıllarca emek verdiğin değerlerine saldırmaya kalkıştığın an, işte orada adama dur derler…
O zaman sana güvenen ve birlikte yol yürümüş olduğun arkadaşlarında senden uzaklaşırsa şaşırmamak gerekir. Kızarsın; hatta küserek bir an partinden de istifa edersin. Bu normal bir şey ve yeri zamanı geldiğinde, tekrar partine dönebilirsin. Ancak yıllarca savunmuş olduğun, ideoloji ve ilkelerinden uzaklaştığın an sen bir hiç olur ve saygınlığını elden yitirirsin.
Hani diyoruz ya Engin ol gönül engin ol. Enginlik bir gönül işidir…
Ortam öyle bir hal almıştır ki, seçimde verdiği oyun dahi değerini bilmeyen bir toplum yapısı ile nereye varılabilir. Hal böyle olunca, ortam zübüklere kalıyor. Tabii burada tenzih ederim. Haksızlığa uğratılmak farklı bir şey, fırsatçılığı kollamak farklı bir şeydir. Siyaseten bir insanın duruşu ve kıblesi belli olmalıdır.
Daldan dala konan çekirge misali, Toplumsal çıkardan ziyade, bireysel çıkarlar uğruna her dala konmak istenildiği an, kişinin o zaman hiçbir değeri kalmaz…
Ne diyelim şunun şurasında 31 Mart seçimlerine az bir süre kaldı. Dileriz gönüller kırılmadan, dökülmeden, demokratik bir yarış içerisinde, seçimler gerçekleşir. İyi kötü, ak ve kara gün yüzüne çıkar ve toplum olarak yaşanılan kentte, layık olan yöneticiler seçilerek iş başına gelir. Bu günlük köşe yazımızda, bu kadar olsun. Kalın sağlıcakla, hoşça ve dostça kalın..