Adana’da son günlerde etkili olan don olaylarında birçok çiftçinin ürünlerini zarar gördü. Adana’da oluşan don olaylarındaki zararı açıklayan ZMO Adana Şube Başkanı Ahencan Tayakısı, “Zarar kış sebzesi dediğimiz gruplarda, bunların içerisinde patates, soğan, marul, ıspanak, pırasa gibi sebzelerde ciddi anlamda zarar var. Patates dışında saydığım ürünlerin hepsi yaprağı bir yenen bitkiler olduğu için, yenecek bir aksam kalmayacağı için ciddi bir zarar söz konusu.” dedi.
Çukurova bölgesinin özellikle narenciye ve meyvecilik konusunda Türkiye’nin lideri pozisyonunda ve aynı zamanda bu ürünlerin turfandası olduğu bir bölge olduğunu belirten Başkan Tayakısı, “Kış ayı dediğimiz Aralık, Ocak aylarının ılıman geçmesinden dolayı Şubat ayında ağaçlar erken uyandı. Erken çiçek açtı. Ve şu an o donla beraber o çiçeklerin tamamı öldü. Üreticilerimiz kendilerine göre tedbir almaya çalışıyorlar ama eski 7-8 derecelerde alınan bu önlemler sadece önlem almış olmak için alınmış önlemler diye tahmin ediyoruz. Çünkü en modern teknik rüzgar, don pervaneleri dediğimiz pervaneler. O bile eksi 2-3 derecelerdeki donlara karşı koruyordu. Ama şu an eksik 8 derecede 3 derecelik bir artı sağlasa yine eksi 5 derecelerde olacak. Yine çiçekler ve sürgünler zarar görecek.” diye konuştu.
“MEYVE AĞAÇLARINI KURTARMA ŞANSIMIZ YOK”
Narenciyede şu anda sürgünlerin uyandığını ifade eden Tayakısı şunları söyledi:
“Sürgün uçlarında çiçek tomurcukları bazı bölgelerde oluştu. Bu çiçek tomurcuklarının tamamı öldü şu anda. Haziran ayında olası bir çiçek açma dönemi olursa meyve tutacak. Yoksa onun dışında narenciyede öyle bir şansımız ortadan kalkmış olacak. Meyve ağaçlarında o şansımız da yok. Yani Haziran ayında çiçek açma diye bir şansı da yok. Sert çekirdekli dediğimiz şeftali, erik kayısı türü meyveler bunlar erkenci ürün grubunda. Dolayısıyla bunlar erken çiçek açtı ve şu anda çiçeklerin hepsi soğuğa maruz kaldı. Zarar eşiği ne kadar olacak? Bu kadar eksi düzeyde çiçeği açmış ürünlerde yüzde 100’e yakın zarar olacak. Ürün bile alınamayabilecek. Çiçek döneminde olmasa hiçbir sıkıntımız olmayacaktı. Kuru dal döneminde olsaydı ya da gözler kabarmak üzere olsaydı bu sıkıntıların hiçbirini yaşamazdık. Ama şuanda çiçek açmış çok şeftali bahçesi var.”
“DON OLAYI BİTKİNİN HİPOTERMİYE GİRMESİDİR”
Don olayının bitkileri nasıl etkilediğini de anlatan Tayakısı şöyle devam etti:
“Don olayı insan nasıl üşüyorsa bitki de aynı şekilde üşüyor. Bitki hipotermiye giriyor maalesef. Bitkinin canlılığını devam ettirebilmesi için sıfırın altına düşmemesi gerekir. O çiçeklerin zarar görmemesi için ısının sıfırın altına düşmemesi gerekir. Tabi sıfırın altına düştüğünde çiçekteki dişi ve erkek organlarda zarar oluyor. Döllenme olmuyor. Erkek organlarda toz oluşumu olmuyor. Dişi organda, dişicik borusu oluşuyor ama kayganlık oluşmuyor. Bunlar soğuktan büzüşüyor. Nasıl ki insan üşüdüğü zaman küçülür. Aynı bitki de o şekilde. Su kaybını önlemek için kendini sıkar. Dolayısıyla o sıkma esnasında zararlanmalar da olur. Bitkide su yürümesi olduğundan dolayı zaten çiçeklenme göstergesi o. Bitkinin uyanmış olması. Uykuda olsaydı hiçbir sıkıntı olmazdı. Ağaçta su yürümesi olmayacaktı. O su donarak genleşiyor ve hücreleri patlatıyor. Dolayısıyla kurumaya neden oluyor.”
“YAPILABİLECEKLERİ ÜRETİCİLERİMİZ YAPIYOR”
Don olayına karşı üreticilerin son sistem yapabileceklerini yaptığının altını çizen Başkan Tayakısı konuşmasında şunlara yer verdi:
“Pervanesi olan üreticiler zaten 0 dereceye otomatik olarak ayarlıdır. Sıfır dereceye düştüğünde pervane otomatik olarak çalışıyor. Manuel çalıştırmalar falan artık eskidendi. Şimdi her şey modernizasyona döndüğü için otomatik olarak sıfır dereceyi gördüğü zaman pervane termometresi direkt sistemi açıyor ve pervane çalışıyor. Pervane sistemi soğuk hava dalgasını önleyip sabit durması için olan bir sistem. Hava akımı oluşturarak soğuk dalganın yerleşmesini önleyip bahçede hava sirkülasyonuyla soğuk havanın bahçeden uzaklaştırılmasını sağlayan bir sistem. Bu da alınan bilgilere göre, literatür bilgilerine göre eksi 2-3 derecenin sıfır (0) dereceye çekilmesini sağlayan bir sistem. Yani 5-6 derecelik bir artı sağlamayacak. Dolayısıyla eski 8 derecelere kadar düşen ısıda pervaneli bahçelerin de zarar göreceği kesin. Onun dışında üreticilerimiz bahçelerin büyüklüğüne göre güney batı kısmında lastik yakma, saman yakma gibi eski dondan korunma tedbirlerini onlar da uyguladı. Rüzgar pervanesi olan yerlerde de bu tip olayların yaşandığını gördük. Bize gelen bilgilerde, sabaha karşı arazilerde yapmış olduğumuz çalışmalarda bu tip lastik yakma, saman balyası yakma olayları çokça rastladığımız bir olay. Bunun etkisi şu şekilde. Oluşan dumanla yukarıdan gelen soğuğun engellemesi sağlanıyor. Bu kadar yüksek dereceli donlarda onun da yüzde 100 başarı getireceği yanlış bir bilgi. Yapılabilecekleri üreticiler yapıyor. Ama kesinlikle zarar var.”
“İKLİM KRİZİ YAŞIYORUZ”
Başkan Tayakısı don olaylarına ilişkin en etkili yöntemlerden birinin yağmurlama sistemi olduğunu söyledi. En başarılı sistemin yağmurlama olduğunu aktaran Tayakısı şu ifadeleri kullandı:
“Ama boyu 5-6 metreyi bulan ağaçların üzerine yağmurlama sistemini kurup, yağmurlama sistemini çalıştırmak, küçük alanlardan bahsetmiyoruz, yüzlerce dönüm bahçelerden bahsediyoruz. Yüzlerce dönüm bahçeye bu şekilde bir sulama sistemin kuracak bir sistem ve bu sulama sistemini çalıştıracak pompa ünitesinin maliyeti çok çok yüksek. Bu maliyet bir sefer yapılır. Sabit bir sistemdir bu. Bir sefer yaparsınız. Bundan sonra iklim değişti. İklim krizi yaşıyoruz. En az 2 ay öteledi iklim. Çünkü Mart ayında böyle bir don yaşıyorsak. Adana’da bahar yaşardık. Kısa kollu gömlek, tişört olmasa bile bir gömlekle dolaşabiliyorduk. Şimdi ceket üstüne kaban giymek zorunda kalıyoruz Adana’da. Dolayısıyla mevsimler kaydığından dolayı bu sıkıntıyı biz her yıl yaşamasak bile 3-4 yılda bir yaşayacağız. Bu tip yatırımlar bahçe tarımında bir sefer yapılabilmesi için devletin sübvanse etmesi, hibe projeleriyle üreticiye yardımcı olursa bu sistemler kurulabilir. Kurulum maliyeti en azından balans edilir.”
“ADANA’DA SU BİTTİ”
Yağmurlama sisteminde en önemli etkenin su olması gerektiğini ancak Adana’da da su konusunda sıkıntı yaşandığını belirten Tayakısı, “Geçtiğimiz Ağustos ayında Sol Sahil Sulama Birliği ‘Kış sebzesi ekmeyin, su veremeyeceğiz’ diye beyanat bile verdi. Su bitmez denilen Adana’da da su bitme noktasına geldi. Böyle bir sistemi kurup da su bulunamazsa kurulum maliyeti boşa yapılmış olur. Bunun için de yeraltı su kaynaklarına ihtiyaç duyulacak. O derece güçlü pompaların bulunması gerekecek. Bunlar da ekstra maliyet demek. Ama meyve kurtulur mu? O zaman kurtulur. Onun dışında dondan korunacak tek sistem sera sistemi. O da büyük bahçelerde sera yapılması mümkün değil. O ütopik bir uygulama olur. Ovada yüzbinlerce hektar narenciye bahçesi var. Bir o kadar da meyve bahçesi var. Yani bunları sera altına almak zaten mümkün değil.” şeklinde konuştu.
“ŞUANKİ TEDBİRLER YÜZDE 100 BAŞARI SAĞLAMAZ”
Tarım Planlaması’yla getirilen yüzde 6 eğimin altındaki bölgelere bahçe yapılmasının yasaklanmasının mevcut bahçelerde durumu değiştirmeyeceğini vurgulayan Başkan Tayakısı konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Çünkü ağacın yaşam fizyolojisi narenciye için kışın uyku dönemi vardır. Uyku dönemini tamamladıktan sonra ağaç uyanıyor. Hava ısınır, toprak ısınır, kök çalışmaya başlar ve ağaç uyanır. Ve Şubat-Mart ayında hiç hesapta olmayan bir don. Burada don yaşanıyordu. Eksi 2 dereceleri falan görüyorduk. Ama bu denli yüksek eksi decelerdeki donu ben 5 yıldır görmedim Adana’da. 2007-2008 yıllarında da Nisan ayında eksilere düştüğü dönemler oldu. Dolayısıyla bunlar ekstrem koşullardır. Ama ilkbahar geç donları dediğimiz yani Şubat 25’e kadarki dönemde don yaşanıyordu. Bu dönemde yaşanan don dereceleri eksi 2 derece, en fazla eksi 3 derece oluyordu. Ama bu sene ovada bazı yerlerde eksi 8 derecelere kadar ölçümler yapıldı. Şuan ki tedbirlerin hiçbiri yüzde 100 başarı sağlamayacak.”
“TARSİM ÇİFTÇİDEN YANA OLMALI”
İklimsel olayların sürekli yaşanacağını belirten Tayakısı, “Özellikle TARSİM Sigortası dona karşı, doluya karşı yapılan TARSİM Sigortalarında zarar değerlendirmelerini gözden geçirilmesini talep ediyoruz. Bizim gözlemlerimize göre yüzde 80 zarar gören yere TARSİM’in ‘yüzde 40-50 zarar var’ şeklinde ifade vermesi yanlı bir ifade. İşletme zarar görmesin diye bu şekilde yapılabiliyor. Ama bugün eksper araziye çıktığında gerçek anlamda gördüğü değeri rapor etmesini istiyoruz. Kurumu korumak adına değil, üreticiyi korumak adına. Çünkü üretici olmazsa o kurum zaten olmaz. Gıdada zincirin birinci halkası çiftçidir. Çiftçi korunmadığı sürece hiçbir şey korunmaz. Üretimin olmadığı bir yerde sigorta şirketinin olması diye bir şey olmaz. Burada üreticiyi yok edip, üretim alanlarını büyük işletmelere bırakmaksa amaç onu da başarıyorlar.” ifadelerini kullandı.





