CEMRE BAYRAK

17-18 Haziran tarihinde gerçekleşen TYT, AYT, YDT oturumlarından oluşan YKS sonuçları 20 Temmuz tarihinde açıklandı. Sınav sonuçlarının açıklanmasıyla beraber adayların heyecanı daha da arttı. Öğrencilerin bu dönemde yapacağı tercihlerin belki de hayatının geri kalanına şekil vereceğinden dolayı oldukça önem arz ettiğine değinen Psikolojik Danışman Özgür Pınarbaşı, stres yönetimi konusunda öğrencileri uyardı.

Psikolojik Danışman Özgür Pınarbaşı: “Öğrencilerimizin bu dönemde yapacağı tercihler belki de hayatlarının geri kalanına şekil vereceğinden dolayı oldukça önem arz etmektedir. Hal böyleyken çocuklarımızın stres yaşaması, kaygı duyması o kadar doğal ki. İnsanlar özellikle de velilerimiz, stresin olağandışı olduğu yanılgısına kapılmakta. En önce çocuğumuz bu stresin ve kaygının doğal olduğunu garipsenmemesi gereken bir duygu olduğunu bilmelidir. Hatta biz uzmanlar olarak, kaygının yaşanması gerektiğini -genel uyarılmışlık seviyesinde- savunuyoruz. Bırakın bu duygusu yaşayın. Dozunda yaşanan kaygı sizleri geleceğe daha iyi hazırlayacak, vereceğiniz karara dair yapacağınız araştırmaları yönlendirecektir. Asıl tehlikeli olan yönetilemeyen strestir.” dedi.
 

Kaygıyı Bastırmayın, Yönlendirin!

Kaygı yönetiminin önemine değinen Pınarbaşı, “Kaygıyı yönettiğiniz takdirde size çok yararı olacaktır. Peki kaygımızı nasıl yöneteceğiz? Sınav kaygısının oluşmasındaki en büyük faktörlerden biri otomatik düşünceler adını verdiğimiz düşüncelerdir. Örneğin, ‘Bu bilgiler ne kadar saçma. Nerede kullanacaksam sanki’ ya da "Bu konu o kadar zor ki sanırım ben yetersizim.’ gibi düşünce tarzları insanın kaygılanmasındaki en büyük faktörlerden biri. Olduğunca bu otomatik düşünceleri işlevsel olanlarla değiştirmek gerekiyor. Örneğin, ‘Evet bu bilgiler görünürde işime yaramayacak gibi dursa da üniversite tercihlerimde başarı elde etmek için gerekli bilgiler.’ ya da ‘Bu konuyu yapabilirim ama şu an algılayamıyorum daha zinde olduğumda tekrar deneyeceğim.’ bunlar işlevsel düşünce tarzlarıdır. İşte sizler olabildiğince otomatik düşüncelerinizi işlevsel olanıyla değiştirmelisiniz. Sakın unutmayın kaygıyı bastırmaya değil, onu kabul etmeye çalışın. Ve yönlendirin!” diye konuştu.

“Kendinizi İyi Tanıyın”

Üniversite tercih dönemlerinde bireyin kendisini tanımasının çok önemli olduğunu belirten Pınarbaşı, şunları söyledi:
“Kişinin mesleki bilgi ve beceri kazanacağı yer üniversitelerdir. O sebeple de üniversite tercihleri ciddi önem arz etmekte. Gençler kendi ilgi ve yeteneğini konuşturabileceği mesleği seçerken en önce kendini tanımalıdır. Bu dönemde kişinin kendisine "Ben kimim? Neye, nelere yeteneğim var? İlgi alanlarım neler? Nasıl doyum alabilirim? Bir meslekten beklentim nedir?" gibi sorular sorması kişinin kendi öz değerlendirmesini yapması açısından oldukça önemli. Kendini tanımakla da bitmiyor bu süreç. Birçok meslek hakkında da bilgi sahibi olabilmelidir. Bu yüzden meslek seçimi yapacak gencimiz; olabildiğince meslekleri araştırmalı, sormalı ve artı eksi yönlerini tartmalıdır. Böylelikle kendini tanıyan ve meslekleri tanıyan bir genç kendi bireysel özellikleriyle mesleğin özelliklerini eşleştirecek ve böylelikle meslek tercihi yapacaktır. Genç, kendisiyle seçeceği meslek uyumuna dikkat etmelidir. Kişi kendisini tanımaz ve mesleğin getirdiği özellikleri birey-meslek uygunluğu kapsamında tartmazsa yanlış meslek tercihi yapacaktır. Yanlış meslek tercihi de kişinin üniversite hayatından tutun yetişkinliğe kadar insan ilişkileri dahil kişiyi her alanda etkileyecektir.”

“Herkesin Stres Yönetimi Farklıdır”

Üniversite hazırlık ve tercih dönemlerinde ebeveynlere çok ciddi işler düştüğünün altına çizen Pınarbaşı, “Üniversite adayı çocuklarımız gelişimsel dönem olarak ergenlik döneminde bulunmaktadır. Bu yüzden emin olun bu süreç çocuklarımız için hiç kolay değil. Bir yandan sınav, bir yandan gelecek kaygısı, bir yandan ergenlik döneminin getirdiği gelişimsel özellikler derken çocuğumuz oldukça stresli. Bu stresi bazen farklı yollarla atmaktadırlar. Kimisi müzik dinleyerek kimisi film izleyerek hatta kimi çocuğumuz ise siz ebeveynlere kızarak... Ne olursa olsun bu dönemde çocuğumuza karşı koşulsuz sevgi ve saygı göstermeliyiz. Çünkü sanılanın aksine sınav dönemine hazırlanan bir gencin kaç soru çözdüğünden ziyade başarısını etkileyen en önemli faktörlerden biri aile ve genç arasında kurulan iletişimdir.” şeklinde konuştu.

Pınarbaşı, “Yer yer çocuğun duyuşsal ihtiyaçlarına hitap edebilmeliyiz. Onunla beraber dışarıda vakit geçirmek ya da beraber film izlemek, gezmek oldukça destekleyici bir iletişim olacaktır. Yer yer kaygılarını konuşmak, geleceğe dair beraber planlamalar yapmak, her zaman yanında olduğunu hissettirmek oldukça önemli. Diğer bir nokta ise çocuğa karşı yönlendirici rolü değil, destekleyici rolü üstlenmek ebeveynler için doğru bir yaklaşım olacaktır. Mükemmeliyetçi olmaktan ziyade çocuğumuzun başarılarına hatta ve hatta tüm çabalarına alkış tutun. Lütfen "kazanırsan yaparım, kazanırsan alırım" gibi söylemlerden uzak durun. Aksi bir durum olduğunda çocuğumuzda bu durum yetersizliği hissettirecektir.” İfadelerini kullandı.

Editör: Cemre Bayrak