Siz hiç toprak bir dama düşen yağmur damlalarının o ürkütücü sesini duydunuz mu? Belki ilk damla ve sonrasındaki üç beş damla ruhunuzun en mavi mevsim şarkısının ezber bozan kutbundan fetheder gönlünüzü. Daha da şiddetlenen yağmur damlaları isli duvarın titreyen avuçlarında boğmaya başlar nefesinizi. Tam bir Çin işkencesi.
Sürekli olan depresif kurgular yer bitirir insanı. Karartmayın ruhunuzu, bırakın ellerinizde sımsıkı tuttuğunuz fosforlu bardakları, bırakın kırılsın, dağılsın parçaları. Onca yıl boşuna taşımışsınız gölge misali o kırılası bardakları.
Ne demek istiyorum?
“Öğretmenin biri, içi su dolu bir bardak tutarak dersine başladı. Öğrencilere sordu:
- Bu bardağın ağırlığı sizce ne kadardır?
Öğrenciler; 50gr. belki 60gr. cevabını verdiler.
“Bardağın kaç gram ettiğini doğrusu ben de bilemem ama benim asıl sorum şu:” Kolunu öne doğru uzatarak: “Bu bardağı böyle birkaç dakika tutsaydım ne olurdu?”
- Bir şey olmazdı hocam.
- Haklısınız. Peki, bir saat tutsaydım ne olurdu?
- Kolunuz ağrımaya başlardı.
- Ya 1 gün tutsaydım?
- Kolunuz iyice ağrır, kaslarınız zarar görmeye başlardı, belki de çözüm bulmak için doktora gitmek zorunda kalırdınız.
Öğretmen gülümseyerek: Doğru. Peki, tüm bu sorunlar olurken bardağın ağırlığında bir değişme ortaya çıktı mı?
Öğrenciler bir ağızdan cevapladılar: Hayır!
- Peki, o halde, zaman içinde kolun ağrımasına ve kas spazmına yol açan olay nedir?
Öğretmen, öğrencilerinin dikkatli bakışları altında bir soru daha sordu:
- Acıdan ve ağrıdan kurtulmak için ne yapmam gerekir bu durumda?
- Bardağı bırakmalısınız. Hem, neden o kadar uzun süre bardağı tutacaksınız ki?
“Muhteşem bir cevap.” Dedi öğretmen, öğrencilerini kutladı ve bütün bu soruları sormasına sebep olan açıklamayı yaptı:
“Hayatın sorunları da aslında birer bardaktır. Onları kafanda birkaç dakika tutarsan bir sorun olmaz. Ama uzun bir süre aklında tutarsan başın ağrımaya başlar. Hiç aklından çıkarmazsan artık başka bir şey düşünemez hale gelirsin; bu da seni yok eder.”
Hayır, sorunlarınızı görmezden gelin demiyorum, elbette sorunlarınızla mücadele edin ama gözünüzde büyütmeyin onları.
Her sorun, gözde büyümeye müsaittir. Aslında gözünüzde büyüttükleriniz kadar büyük değildir hiçbir şey!
Aklınızda tuttukça ağırlaşır bardaklar, o nedenle bırakın bardakları kırılsın, dağılsın, parçalansın.
Siz hiç toprak bir dama düşen yağmur damlalarının o ürkütücü sesiyle uyumaya çalıştınız mı?
Merak etmeyin, biraz sonra susacak yağmur. Dam akacak diye de korkmaya gerek yok! Canım annem çıktı dama, loğlayacak damı. Ben, toprak bir tavanın altında büyüdüm, loğ çekmeyi de bilirim yağmurun sesini de…