Türkiye’nin halklarının bağımsızlık için mücadele dedin mi, akla gelen ilk olaylar hemen herkes 68 Kuşağı ile başlar der. Hep aklımdan geçirdiğim bir kurgudur, keşke o yıllarda bende mücadele içinde olsaydım. Fakat maalesef ben 78 kuşağı bir gençtim. Ülke geleceği olan evlatlarını o yıllarda yok ederek bu günkü liyakatsiz insanların önünü açmıştı. Aslında her şey Amerikan 6. Filonun ülkeye gelmesi ve derin yoksulluk içinde kıvranan halk için kendini 20’li yaşlarda feda eden gençlerin hikayesi ile başlamıştı. O gün atılan sloganlar bugün bile kimse cesaret edip söyleyemiyor. “Yankee go home, Türk, Kürt kardeş, Ezilen Halklar için mücadele”. Hatta bu gençler, o gün ezilen şimdi sahteden değil! Filistin için oraya gidip İsrail ile silahlı çatışmalara girmişlerdi. O çocukların tamamına yakın üniversitede okuyan birkaç dil bilen ve içlerinde ekonomi bakımından sorun yaşamayan çocuklardı. Şimdi bahsedeceğim o günün delikanlısı, yiğit, fedakâr genci Ömer Ayna…
30 Mart 1972 de Kızıldere’de Mahir Çayan, Saffet Alp ile birlikte öldürülmüştü. Neden Ömer Ayna? Geçen gün bir mekânda kardeşi ile sohbet etme imkânı buldum ve bazı kamuoyuna yansımayan ince ayrıntıları ondan öğrendim. Ömer Ayna Diyarbakır, Dicle’den varlıklı ve o dönemin ilçe ve yöresinde sayılan ve sevilen bir ailenin oğlu. Zaten bu çocukların en büyük birleştikleri konu varlıklı ailelerin çocuğu olup fakir halk için hak aramaları. Ömer Ayna, o kadar yardımsever, haksızlık karşısında öne atılan biriydi ki, daha lise yıllarında babası bölgenin ağalarını misafir ettiğinde babasına bile bunların her şeyi var! Neden bu kadar çok şaşalı masalar hazırlıyorsun? Asıl ihtiyacı olan dışardaki halk diyerek babasıyla bile ters düşüyordu. Bir gün babasının yeni aldığı montu akşam babası üstünde göremeyince sormuş montun nerede? diye, “Sokakta üşüyen bir çocuğa verdim” deyince duygulanmamak elde mi? Her şey aslında İstanbul’da kazanılan üniversite hayatı ile başladı, o günlerde ülkenin kazananın çok, kazanamayanın haksızlığını dile getiren gençlerle yolu buluşunca sonun başlangıcını ailesi bilmiyordu. Yakalanıp Selimiye Kışlasında ziyarete giden baba ve anne ile aile bireyleri çok yalvarmışlardı “Oğlum gel pişmanım de az bir ceza ile kurtulursun. Bak her şeyimiz var hiçbir maddiyat sorunu yaşamayacağın bir hayatın olacak” demiş baba. Gelen cevap şimdi “tel maşa” dediğimiz insanların çoğunlukta olan ülkede kim bunu reddeder, hele de öleceğini bilerek? “Baba bir daha buraya gelme, biz sonumuzu bilerek bu işe girdik, bedenimiz bu yaşta ezilen halk için feda olsun. Ne kadar yaşadığın değil, yaşadığın süre içinde ne verdiğin önemli” der. Düşünün bir annenin evladını hapishane köşesinde neler yaşadığını gözleri ile görmesini ve evladının son yolculuğa gideceğini yaşayarak görmesi ve evladını ikna edememesini. Oradan hıçkırıklarla ayrılması o hüznünü hayatı boyunca yaşaması. Türkiye geleceğini yok etti o dönemde! Bugün belki alim, başbakan, cumhurbaşkanı, ekonomist, bilim adamı olacak çocukları kaybetti. İşte bugün çok şikâyet ettiğimiz siyaset makamı halkın sorunlarına yeterince çözüm bulamaması bence bu yüzdendir. O gün vatan haini diye nitelendirilenler, günümüzde yazık etmişiz bu çocuklara dendiğini çok duyduk. Helalleşmek işte buradan olmalı, o kadar çok geriye baktığınızda ne hatalar yapılmış demeden kendimizi alamıyoruz.
Yazık olmuş Ömer Ayna Gibi Gençlerimize…