Adana nın en çok izlenen yerel kanalı olan Kanal-A Televizyonunda 1990’ lı yıllarda haftada 3-4 program üretiyordum; belediyenin meclis üyelerinden mimar olan Ali İsot bir gün meclis toplantısı öncesi programlarımı takdirle ve çok dikkatle izlediğini anlatmıştı…
...
Benimle özel konu hakkında konuşmak istediğini söyledi ve şöyle dedi…
-Abdulkadir bey, 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekâtının yıl dönümü yaklaşıyor, benim bu konuda yaşadığım ve tanık olduğum çok ilginç bir olay var onu senin programında anlatmak istiyorum…
...
Ziyapaşa Bulvarındaki evine beni davet etti; 
Kameraman arkadaşımla birlikte belirtilen adrese, belirlenen saatte ve zamanda gittik…
...
Çok kibar, Adana Beyefendisi olan Ali İsot bizi saygı ve sevgiyle karşılayıp ağırladı…
Mikrofonu açıp, kamera kayda başladığında anlattığı olay şuydu;
-1974’ teki Kıbrıs Barış Harekâtında aktif olarak görev aldım… 
20 Temmuz sabahı Mersin Limanındaki Askerlerin başında Ast teğmen olarak görev yapıyordum…
Tüm arkadaşlarımızın ellerimiz tetikte, Kıbrıs Rumlarından ya da Yunanistan’dan tarafından gerçekleştirilebilecek herhangi bir saldırıyı bekliyorduk…
...
Gün henüz ağarmamıştı, ama şafak yavaşça söküyordu, ışık gittikçe daha da çoğalırken;
Çevremize daha dikkatli şekilde bakıyorduk…
Bu sırada Kıbrıs Yönünden Mersin Limanına doğru, yani üzerimize hızla siyah bir bulut ilerlemeye başladı…
...
Hepimiz ellerimiz tetikte, nefes almadan anında karşı koymaya hazırdık...
Arkadaşlarımız arasında inanılmaz bir sessizlik vardı…
Yapılabilecek herhangi bir saldırıya karşı nasıl davranacağımız zaten aylar önceden zaten belli olmuştu…
..
Kıbrıs Yönünde beliren bu ne olduğu bilinmeyen siyah bulut, gittikçe daha da yaklaştı, daha da büyüdü, çok fazla yakınlaştı, ama hepimizin heyecanı da zirveye çıkmıştı…
...
Tüm askerlerimizin eli tetikte, gözümüz bize doğru gelen siyah bulutun hareketlerini adeta nefes almadan izliyorduk…
Siyah bulut yaklaştıkça heyecanımız arttı, daha çok yaklaştı, iyice yaklaştı, üstümüze birden indi…
Ne görelim o ana kadar asla bilincinde olmadığımız, daha sonra beyazsinek diye tanımlanacak olan trilyonlarca zararlı birden Mersin Limanını ve bu bölgeyi inmişti…
...
Amerikalılar tam 1974 teki tam bizim çıkarma yaptığımız anda laboratuarlarında ürettikleri, akciğerleri olmayan, bilinen hiçbir zirai ilaçla öldürülemeyen beyazsinek bombasını ülkemizin üstüne atmıştı…
...
Hepimiz şaşkınlık içindeydik; ne yapacağımızı bilemiyorduk, biz düşmandan top, mermi, uçak saldırısı, ya da kıyıya gemileriyle çıkartma falan beklerken ülkemize onlarca yıl zarar verecek, pamuk bitkisinin öz suyunu emerek yok edecek beyazsinek bombası patlatmışlardı…
...
Türkiye nin pamuk üretim merkezi olan Çukurova’ya bir anda beyazsinek zararlısı hâkim olmuştu…
Çiftçilerimiz bilinen her türlü zirai ilacı denemesine karşın, akciğeri olmayan bu zararlıyı bir türlü yok edemiyordu…
...
Laboratuarda bilinçli olarak üretilen, ciğeri olmayan bu zararlıyı; yine Amerikalı uzmanlar nasıl öldürülebileceği ilacı da aynı şekilde geliştirilmişti…
...
O yıllarda Amerika çarenin bu ciğeri olmayan beyazsinekleri yok edecek zirai ilacın kendinde olduğunu söylemişti…
...
TEMİK 10-G isimli ilacını bir süre sonra Türkiye ye pazarlamaya başladı… 
10 yıla yakın sürede bize 50 milyar dolardan daha fazla paramızı alarak bize bu ilacı sattı…
...
Önce beyazsinek zararlısını ülkemize bomba olarak attı, sonra da öldürme ilacını bize sattı…
Bu gün başımıza bela ettiği terör örgütleri ve onlara sağladığı milyarlarca dolarlık bedava silahlarla ülkemize nasıl zarar veriyorsa;
1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında, yani ülkemizin savaşa programlandığı anda beyazsinekle zararlısıyla pamuk ürünlerimize şekilde zarar vermiş, artı 50 milyar dolardan fazla paramızı da bilerek, isteyerek, planlı ve programlı olarak sömürmüştü…
...
“AYIDAN POST GÂVURDAN DOST OLMAZ” diyen atalarımızın sözlerinin ne kadar doğru olduğunu yüzyıllardır kapalı kapılar arkasında görüyorduk…
...
Emperyalist güçler bu gün açık, net şekilde vereceği zararı söylemekten utanmıyor ve ülkemize çeşitli senaryolarla bu hainliği yaparak zarar vermeye devam ediyor…
...
Uyanık olup tuzaklara karşı duyarlı olmak her Türk vatandaşının görevidir…
Belediye Meclis üyesi Ali İsot’ un evinde çektiğim programımı yine 20 Temmuz gününe rastlayan 1990’lı yıllarda yayınlamıştım…
...
Ama ne bir devlet görevlisi, ne de bir izleyiciden herhangi bir geri dönüşüm almamış olmamdan dolayı da üzgün olduğumun altını çiziyorum…


ABDULKADİR KAÇAR 2024