Bir dili anlamak için, insanları ve simgeleri gözlemlemek yeterli(mi)dir. İnsanlara iyilik, güzellik ve yanlışlardan/ hatalardan arınmayı önermek; aslında kendini de arıtmak anlamındadır. Kainatın da bir dili, bir ruhu vardır. Sessizlik, yalnızlık ve cesaret; kainatın ruhunu arayanlar için en büyük erdemdir. İnsanın çölü de vahası da okyanusu da kıyısı da yüreğindedir.
İnsan sevdiği için sever; Aşk'ın hiçbir gerekçesi/ mazereti yoktur.Dirençli insanlar gitmekten çok geri dönüşü tasarlar, hayal ederler. Yeryüzünde her insanın kendisini bekleyen bir hazinesi vardır. Unutulmamalıdır ki "En karanlık an, sabah şafak sökmeden önceki andır." Umutsuzluğa teslim olmak, güçsüz insanların tavrıdır. Kör olmadan güneşe bakabilmek için ortalık toz/ duman içinde olmalıdır. Aşk, ne çöl gibi hareketsiz durmaktan, ne rüzgar gibi dünyayı dolaşmaktan ibarettir.
Aşk, kainatın ruhunu ve dilini geliştiren ve değiştiren bir güçtür. Yüreğimizin götürdüğü yere gitmek isabetli bir karardır, Vesselam...