Avukat Cüneyt Bülent Şeker, müvekkilinin yaşadığı süreçle ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
SAVCILIĞIN TAKİPSİZLİK KARARI VE “KABAHAT” TARTIŞMASI
Avukat Şeker, müvekkilinin çocuğuna kayyım atanması talebiyle savcılığa şikayet edildiğini, ancak bu şikayetin takipsizlik kararıyla sonuçlandığını ifade etti.
Şeker, “Bu şikâyet sebebi ile verilen takipsizlik kararının basına yansıması zor kullanılarak topuk kanı alınamayacağının ve topuk kanı vermemek sebebi ile ailelerden çocuğunun alınamayacağının anlaşılması bakımından sevindiricidir.
Bu özellikle bazı sağlık sektörü çalışanlarının ve kolluk görevlilerinin aileler ile konuşur iken bu tür sözler sarf ederek aileyi korkutmalarının ‘suç teşkil ettiğini’ anlamaları bakımından da önem arz etmektedir.” dedi.
Şeker, takipsizlik kararının yeni bir durum olmadığını ve Türkiye genelinde topuk kanı vermeyi reddeden ailelere yönelik şikayetlerin daha önce de takipsizlik ile sonuçlandığını vurguladı. Ancak Adana Cumhuriyet Savcılığı’nın topuk kanı vermemeyi “kabahat” olarak nitelendirmesinin hukuka aykırı olduğunu ve bu karara itiraz edeceklerini belirtti.
TEDBİR VE KAYYIMLIK KARARLARINA ELEŞTİRİ
Avukat Şeker, 2022’de SMA hastalığının topuk kanı tarama testlerine eklenmesinden sonra, testi reddeden aileler hakkında “Sağlık Koruma Amaçlı Tedbir Kararı” ve Adana’ya özgü “Temsili Kayyımlık” gibi mahkeme kararlarının rutin hale geldiğini ifade etti.
Şeker şunları söyledi:
“6 bin genetik hastalıktan sadece 6 tanesinin tarandığı, test sonuçlarının bir kesinlik arz etmediği, genetik hastalık olduğu için tedavisi de olmayan bu hastalıklardan 3 tanesinin sadece hastanın konforu, daha uzun yaşayacağı gibi muallak vaatler ile pazarlanan ilaçların fiyatları astronomik düzeydedir. SMA ilacı Zolgensma 2 milyon doların üstünde.”
“AİLELER DİLENDİRİLİYOR”
Ailelerin test yaptırmadığı için Aile ve Sağlık Bakanlıkları tarafından baskıya maruz kaldığını, lohusa annelerin mahkemelere çağrıldığını ve mütedeyyin ailelerin kapısına polis gönderildiğini belirten Şeker, “Ancak iş pahalı olan tedavi masraflarını ödemeye gelince ailelere ‘Ne yaparsan yap, gerekirse dilen parayı bul’ denilmektedir. Bu sebeple kentlerin en merkezi yerlerinde bu aileler dilendirilmektedir. Şüphesiz bu yaman bir çelişkidir.” diyerek uygulamaları eleştirdi.
“AMAÇ ÇOCUĞUN YARARI DEĞİL, SAĞLIK SEKTÖRÜNE GELİR SAĞLAMAK”
Şeker, topuk kanı testi baskısının çocuğun üstün yararı için değil, sağlık sektörüne iş ve gelir temin etmek amacıyla yapıldığını öne sürerek, bu uygulamanın anne-babanın velayetten doğan tıbbi müdahaleyi reddetme ve tedavi seçme hakkını yok etmeyi hedeflediğini, bunun ailelerin çocuklarını tıp sisteminin hatalarına ve suistimallerine karşı koruyamamasından endişe duyduğunu belirtti.
Şeker, “Bu sebep ile söz konusu topuk kanı baskısına boyun eğmemiz söz konusu değildir.” şeklinde konuştu.
“SÜREÇ DEVAM EDİYOR”
Tedbir ve kayyımlık kararlarıyla ilgili henüz olumlu veya olumsuz bir sonucun kendilerine ulaşmadığını belirten Şeker, savcılığın mahkemelere başvuruda bulunduğunu ve sürecin mahkemelerce değerlendirildiğini aktardı. Konuyla ilgili gelişmeler olduğunda kamuoyunun bilgilendirileceğini sözlerine ekledi.