Dünyaya yeniden gelmeyi kim istemez ki?

Ama sadece ilk ve son kez geldiği,

Bu serüvende başarılı olamayanlar;

-Ah yeniden dünyaya gelsem,

-Bir daha yaşasaydım neler yapardım;

-Siz beni o zaman görün der...

...

Ama hemen her insan,

Bunun mümkün olmadığını bilir,

Sonu yüzde yüz ölümle bitecek olan;

Bu tiyatro sahnesindeki rolünü bir gün öncesine

Göre daha çok başarılı olabilmek amacıyla;

Kendiyle yarışır, her günü bir öncesinden

Daha çok güzel ve değerlendirerek yaşar...

Bana bu soru sorulduğunda ise şunları söyledim;

Bu gün yaptığım gibi her nefesimde sevgiyi düşünür /sevgiyi yazar / sevgiyi konuşurum…

Sevdiklerimle daha çok paylaşırım kendimi…

İyiliği sadece kendim için değil, kötüler içinde isterim…

İyiymiş gibi davranmak yerine iyi olmayı başarırım...

Bin ömrüm olsa, iyilik yapmaya harcarım...

Yanlış öğüt vermektense susmayı seçerim…

Sorunlarımla dostlarıma, yakınlarıma, kendime sorun olmam...

Kırılmaktan değil, kırmaktan korkarım…

Dünyanın tüm zenginlikleri için bile küçük bir çocuğun kalbini kırmam…

Sözlerimin altından daha değerli, yasalardan daha doğru olması için çalışırım…

Bedenimle ruhumu evlendiririm…

Sınırsız mutlulukları, sevinçleri kendimde arar bulurum…

Savurgan olmam ama varsıllık içinde aç karnına da dolaşmam…

Beni bana yaklaştırdığı için ömrümün büyük bölümünü yolculuklarda geçiririm...

Mutlu görünmeyi değil, mutlu olmayı başarmaya çalışırım…

Yaşamda çözüm olmayı seçerim...

Zaferlerimden daha büyük dersler çıkartırım, yenilgilerimden…

Yenenler dostum, yenilgilerim başarılı olmam gereken dersim olur…

Yenilmemek için tüm cesaretimi gösteririm. Buna rağmen yenilirsem, cesaretle kabul ederim…

Cömertliğimi ve en çok da bağışlama erdemimde gösteririm…

Yaşamımı baştan aşağı sevinçlerle süslerim…

Paradan uzak, kendime yakın dururum…

Kendimden başka dosta inanmam…

Kendi kendimin düşmanlığından korkarım, başkalarının düşmanlıklarından korkmadığım kadar…

Sevinçlerimi dünyayla paylaşır, acılarımı yüreğime gömerim…

Oldukları gibi kabul eder, kimseyi değiştirmeye kalkmam…

Yaptıklarımdan pişman olmam, pişman olacaklarımı da yapmam.

Biraz yakışıklı olmayı isterim…

Gözyaşlarının bulaşmadığı bir dünya kurarım…

Hep geleceğin ötesinde koşarım; zamanın getireceklerini önceler belirler, önlemlerimi ona göre alırım…

Dünyanın sadece benim olmadığına inanırım…

Dünyada değiştirebileceklerimden daha fazla, değiştiremeyeceklerimin olduğuna inanırım…

Filozoflarla daha sıkı arkadaşlık kurarım.

Yoksullukların içinde sadece sevgiye üzülürüm...

Zamanı değerlendirme bilincime, çocuklukta ulaşmayı isterim...

Anneme, babama daha çok “SENİ SEVİYORUM” diye sarılırım...

Susarak bazen konuşmaktan daha iyi açıklarım kendimi…

Gecelerin gizemini daha çok katarım yaşamıma…

Korkularımın, korkularından korkmam…

Aşırı uyumam ama uykusuz da kalmam…

Eşyalarımdan boşalan odalar, özgürlüğümün sınırlarını genişlettiği için zorunlu eşyaların dışındakileri kullanmam…

Daha çok kitap okur, kendimi daha çok keşfetmeye çalışır, daha az TV izlerim…

Duvardaki saate daha az bakarım…

Havanın kararmasına, yağmurun sürekli yağmasına asla moralimi bozmam…

Tüm şiirlerimi yağmurlu havalarda yazarım...

Yağmurlu havalarda doğmak, ölmek isterim…

Bulutların şekil değiştirmesini ve oluşturmasını daha uzun süreler izlerim...

Balkonumun tavanına yuva yapan kırlangıçların konuşmalarını anlamayı isterim…

Yüzüne bakıp, tüm insanların düşüncelerini-eyleme koymalarından önce görmek isterim…

Kendimle daha çok yetinmenin yollarını arar bulurum...

Yine gazeteci/TV program yapımcısı olurum…

Şuanda yaşayacağım bir mutluluğu, gelecekteki bin mutluluğa üstün tutarım…

Her yıldızın adını ve gökyüzündeki hareketlerini ve konumunu daha iyi öğrenirim. Sabah kahvaltımı ay'da, öğle yemeğimi Mars'ta, akşam yemeğimi Plüton'da yiyip dünyadaki evimin yatak odasında uyumak isterim.

Daha az acı çekmek için isteklerimi azaltırım.

Gelecekten daha az kaygı duyarım.

Sadece ölümümü rastlantıya bırakırım.

Yazmadığım gün öldüğüm gündür...

(2003 yılında yayınladığım “SEVGİYE YOLCULUK” isimli kitabımın 7.bölümünde yer alan çalışmam)