Şirket, Missouri Doğu Bölgesi İflas Mahkemesi'ne başvurarak iflas sürecini başlattı. Geçtiğimiz hafta çıkan dedikodular, 23andMe'nin iflasının yalnızca bir zaman meselesi olduğunu ve bu durumun şirketin elindeki hassas veriler için bir tehlike oluşturduğunu belirtiyordu. Şirketin temel hizmeti, kullanıcılarına DNA testi yaparak etnik kökenleri ve genetik geçmişleri hakkında detaylı bilgi sunmaktı. Müşteriler, tükürük örneklerini laboratuvara göndererek genetik analizlerini yaptırıyor, sonuçları ise online platformda görüntülüyordu.
Genetik verilerin güvenliği konusunda ise şirket, verilerin şifrelenmiş ve güvenli bir şekilde saklandığını, izinsiz erişimi engellemek için çeşitli güvenlik önlemleri alındığını belirtiyor. Bununla birlikte, 23andMe’nin ilaç şirketleri ve araştırma kurumlarıyla veri paylaşımları, bazı kullanıcılar tarafından eleştiriliyordu. Şirket, verileri anonimleştirerek paylaştığını savunsa da bu durumun, kişisel verilerin sızması riski oluşturabileceği belirtiliyordu. Özellikle 2023 yılının Ekim ayında yaşanan büyük veri ihlali, 6,9 milyon kullanıcının verilerinin sızmasına yol açmıştı. Bu olayın ardından birçok müşteri, genetik verilerini şirket kayıtlarından sildirmeye çalıştı ve bu durum şirketin itibarını ciddi şekilde zedeledi.
Şirketin iflas başvurusu sonrasında, Kaliforniya başsavcılığı, 23andMe kullanıcılarına verilerini silmeleri ve genetik örneklerinin imha edilmesini talep etmeleri gerektiği konusunda uyarı yaptı. Ancak şirket, kullanıcılarına gönderdikleri açıklamalarda verilerinin güvenli olduğunu ve iflasın ardından da koruma altında olacağını belirtti.
Genetik verilerin kötüye kullanımı konusunda ise pek çok risk bulunuyor. Örneğin, sigorta şirketleri genetik yatkınlıkları göz önünde bulundurarak kişilerin sağlık sigortası primlerini artırabilir ya da sigorta taleplerini reddedebilir. ABD’de Genetik Bilgi Ayrımcılığı Yasası (GINA), genetik ayrımcılığı yasaklasa da, bazı ülkelerde bu tür yasal korumalar bulunmuyor. Ayrıca, işverenler de çalışanlarının genetik geçmişine dayanarak ayrımcılık yapabilirler. Özellikle, çalışanların sağlık risklerini belirleyerek onlara uzun vadeli pozisyonlar sunmaktan kaçınabilirler.
Bazı genetik test şirketleri, kullanıcı onayıyla veya bazen kullanıcıların farkında olmadan verileri ilaç şirketleri, araştırma kurumları ya da reklam sektörüne satabiliyor. Bu durum, kişisel genetik bilgilerin etik dışı şekilde kullanılmasına yol açabiliyor. Ayrıca, genetik veriler, suç mahallerinde bırakılan DNA örnekleriyle eşleştirilerek suçluların tespitinde de kullanılabiliyor. Ancak, yanlış analizler ya da manipülasyonlar masum insanları suçlu gösterebilir.
Bir diğer endişe kaynağı ise biyoterörizm ve genetik hırsızlık. Kötü niyetli kişiler, belirli genetik gruplara zarar verebilecek biyolojik silahlar geliştirebilir. Bu tür saldırılar, genetik veriler kullanılarak hedeflenebilir. Ayrıca, ünlülerin DNA’larının çalınması da gündeme gelmişti. 2018 yılında popüler şarkıcı Madonna, saç fırçası ve iç çamaşırından alınan DNA örneklerinin açık artırmada satılmasını engellemek için bir dava açmıştı.