Büyük şehirler, insanlara sınırsız imkanlar sunarken, ironik bir şekilde yalnızlığı da beraberinde getiriyor. Milyonlarca insanın yaşadığı metropollerde, toplu taşıma araçlarında omuz omuza gidip gelirken, birçoğumuz derin bir yalnızlık hissi içinde kayboluyoruz. Teknolojinin hayatımızı kolaylaştırdığı bu çağda, sosyal medyanın varlığı dahi bu yalnızlık duygusunu hafifletmekte yetersiz kalıyor.

Şehirde yaşayan insanlar, zamanın hızına kapılıp gerçek anlamda sosyalleşmekten uzaklaşıyor. Çoğu insan iş, trafik ve gündelik koşuşturmalar içinde, yüz yüze kurulan anlamlı ilişkilerden mahrum kalıyor. Eskiden mahalle kültüründe olduğu gibi kapı komşusunu tanıyan insanların sayısı gitgide azalıyor.

Yalnızlık, hem ruhsal hem de fiziksel sağlığı etkileyen önemli bir faktör. Yapılan araştırmalar, uzun süre yalnız kalan bireylerin depresyon, kaygı bozukluğu ve hatta kalp rahatsızlıkları gibi sağlık problemleri yaşama risklerinin arttığını gösteriyor. Şehirde yaşamak, insanları izole etmekten çok toplumsal bağları güçlendirmeli. Belki de dijitalleşen dünyada, daha fazla yüz yüze iletişim kurmak için bilinçli çabalar göstermeliyiz.