Yenidoğan bebeklerin topuğundan doğumdan sonraki ilk 5 gün içinde bazı genetik ve metabolik hastalıkların erken teşhisi için alınan topuk kanıyla ilgili Adana’da bir aile bunu karşı çıktığı için mahkemelik oldu. Ailenin avukatı Cüneyt Bülent Şeker topuk kanı vermeyi reddeden ailelerin haklarıyla ilgili bilgi paylaştı.
Söz konusu dava dosyalarının standart dosyalar olduğunu söyleyen Şeker, “Topuk kanıyla alakalı tedbir kararı vermek Türkiye çapında uygulanan bir şey. Aile ve Sağlık Bakanlıkları bunu talep ediyor. Bazı hakimler reddediyor, bazı hakimler kabul ediyor. Ama çoğunluk hakim tedbir talebini kabul etmiyor. Neden bunu yapıyorlar? Birincisi konuya vakıf değiller. Tıp hukuku günümüzde çok bilinen bir şey değil. Aile Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve onların üstündeki bazı güçlerin bu konuda baskısı var.” dedi.
“Zorunlu topuk kanı uygulamasının anlamı şudur: Anne babanın velayet hakkının ortadan kalkmasıdır” diyen Şeker şöyle devam etti:
“Özellikle tıbbi müdahaleyi ret ve kabul açısından anne babanın bir müdahaleyi ret hakkının ortadan kalkmasıdır. Bu da standart tedavileri de reddedemezsiniz anlamına gelir. Aslında bizim hukukumuzda zorunlu test diye bir şey yok. Eğer standart testleri sağlıklı olan çocuklar için zorunlu hale getirdiğinizi iddia ederseniz bununla bütün insan haklarına dayalı, vücut bütünlüğünü korumaya yönelik olan kanunları inkar etmiş olursunuz. Ve sağlıklı çocuk için standart testleri reddedemiyorsanız hastalık teşhisi koyulduktan sonra standart tedavileri hiçbir şekilde reddedemezsiniz. Bu da ailenin tıp sistemindeki hata ve suistimallere karşı çocuğunu koruyamaması anlamına gelir.”
“Çocukla İlgili Doğru Kararı Verecek Olan Ailedir”
Zorunlu topuk kanı taramasıyla çocuğun üstün faydasının, üstün yararının öne sürüldüğünü ifade eden Şeker, “Ama çocuğun üstün yararını, üstün faydasını anne babasından başka hiç kimse düşünmez. Bunlar idari makamlar için çocuğun ölmesi vs ancak mali bir istatistik problemleridir. Asıl bundan mali olarak etkilenecek olan, çocuk hastalanması halinde asıl hayatı duygusal olarak, maddi olarak mahvedecek olan anne babadır. Öyle aileler var ki işlerini güçlerini, kazançlarını bırakıyorlar çocuklarıyla ilgileniyorlar. Bunların hayatları kalmıyor. Asıl çocuğun geleceğiyle ilgili doğru kararları vereceği varsaymamız gereken anne babadır. Zaten şu andaki mevcut hukukumuz da bu yöndedir.” diye konuştu.
Topuk kanına karşı çıkan ailelerin cahil olmadıklarını konuyu araştırdıklarını aktaran Şeker şunları söyledi:
“Bu günümüz internet çağında, iki düğmeye basarak her şeye ulaşabildiğimiz çağda çocuğuna karşı sevgisi olan anneler babalar gerekli araştırmayı yapıyorlar. Günümüz sağlık sistemi gittikçe özelleşiyor. Hatta tamamen özelleşti diyebilirim. Bu devlet hastanesi denilen yerlerin bile özerkliği var. Ve Sağlık Bakanlığı’nın bunların üzerindeki denetimi çok zayıf. Bunlar kazançlarla ayakta duruyorlar. Şehir Hastaneleri de aynı şekilde. Buralar hasta garantili yerler.
Çocuğun üstün yararı sebebiyle bizim öncelikli müdahale hakkımız var diyorlar. Tabi bu kibarcası. 18 yaşına kadar çocuk devletin malı diyen de var. Ama devletten kasıt kim? Gittikçe özelleşen, performans ve pirim odaklı sağlık sistemi. Covid-19 zamanında lisanssız aşıları insanlara dayattıklarını gördük.”
Topuk kanı taramasıyla ilgili ailelerin baskı altında olduğunu, daha önemli sorunların gündeme getirilmediğinin altını çizen Şeker konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Ne yiyorsun, ne içiyorsun diye sormuyorlar. Fakir misin fukara mısın, çocuğun dileniyor mu, çöp mü topluyorsun dışarıdan bunlarla ilgilendikleri yok zaten. Yemiyorlar içmiyorlar topuk kanına koşturuyorlar. Yok mu bunda bir gariplik? Bu insanlara terörist muamelesi yapıyorlar ama bu çocuğun tedaviye geç yada hiç ulaşmamasıyla ilgilenmiyorsun. Çocuğun faydasını düşünüyorum diyorsun 6 hastalıktan 3’ünün tedavi masraflarını ödemiyorsun. Burada bir rant var ve birileri de bu ranta hizmet ediyor.”
“Bedava Testlere Karşı Çıkmıyoruz”
Av. Cüneyt Bülent şeker bedava testlere karşı çıkmadıklarını da vurgulayarak, “Buna karşı çıkmak için insanın sadece cahil olması gerekmez deli olması gerekir. Neden diğer testleri yapmıyorsunuz? Akdeniz anemisi çok mu önemsiz? Çok daha önemli hastalıklar var niye onları taramıyorsun? Arada ne fark var? Savcılık çok büyük bir yanlış yapıyor. Bu kasıtlı bir şey. Biz suç duyurusunda bulunacağız bu savcılar hakkında. Eğer bu aile suçluysa niye diğer testleri yaptırmayan idare hakkında soruşturma açmıyorsun? Diğer testlerin yapılmamasından kim sorumlu? Ben bu konuda tedbir kararı veren Adana savcılığının kandırıldığına inanmak istiyorum. Kanunsuz suç ve ceza olmaz diye bir şey var.” şeklinde konuştu.
Şeker açıklamasını şu şekilde tamamladı:
“Böyle bir tehlike karşısında yargı tıbbi müdahaleyi ret hakkını ortadan kaldıran kararlar veriyor. Ama bazısı da vermiyor. Kars Aile Mahkemesi’nde olduğu gibi. Çünkü ne yaptıklarını biliyorlar. Sağlık meselesi beka meselesidir.”