Varis hastalığı, bacaklarda meydana gelen toplardamar genişlemeleriyle oluşur. Uzun süre ayakta durmak veya uzun süre oturmanın hastalığın gelişimindeki önemli etkenler arasında yer aldığını belirten Kalp ve Damar Cerrahisi Bölümü’nden Prof. Dr. Eyüp Murat Ökten, variste genetik faktörlere de dikkat çekerek, "Ailesinde, annesinde, babasında varis problemi olan kişilerde varis hastalığı gelişme potansiyeli yüksektir. Varis hastaları genellikle bacaklarındaki ağrı şikayeti ve damarlarda belirginleşme şikayeti ile başvururlar. Varisin diğer belirtileri; bacaklarda ağırlık hissi, özellikle geceleri kramplar, gün sonunda bacaklarda şişlik, damarları üzerinde kaşıntı ve baskı hissi, cilt yüzeyinde mavi veya mor renkte, kıvrımlı ve şişkin damarlardır"
dedi.
Pıhtı oluşumu riski takip edilmeli
Variste renkli doppler ultrasonografi ile tanı konulduğunu belirten Prof. Dr. Eyüp Murat Ökten, “Bu görüntüleme yönteminde toplardamarlardaki genişleme oranları ve geriye kaçış denilen reflü oranları önemlidir” dedi. Varis hastalığının klinik sınıflamaya göre 6 kategoriye ayrıldığını söyleyen Prof. Dr. Ökten, hastalığın aşamalarını şöyle anlattı:
“İlk aşama henüz doğrudan sağlık sorunlarına yol açmaz ancak ilerleyici bir hastalık olması sebebiyle riskli bir durumdur. İlk aşama zamanla ikinci, üçüncü ve dördüncü aşamaya dönüşebilir. Beşinci veya altıncı aşamada ülser oluşumu ile karakterize edilen kronik venöz yetmezlik oluşmaktadır. Bu tür ülserler, cilde ve deri altı dokuya kan akışının bozulmasından kaynaklanır. Hastalığın ileri evrelerinde akciğer embolisine yol açabilen derin ven trombozu (DVT) komplikasyon olarak ortaya çıkabilir. Bunlar zamanında tedavi ile önlenebilecek çok ciddi hastalıklardır. Varis hastalığı olan kişilerde pıhtı oluşumu riskinin izlenmesi ve önlenmesi önemlidir. Bu nedenle ilk belirtiler ortaya çıktığı anda uzman bir hekime danışılmasını tavsiye ediyoruz."
"5 milimetreden büyük varisler ağrı ve şişliğe neden olabilir"
Prof. Dr. Eyüp Murat Ökten, varis hastalığının radyolojik olarak 4 kategoride sınıflandırıldığını ve bu sınıflandırmaların, hastalığın ciddiyetini değerlendirmede ve tedavi planlamasında yardımcı olduğunu söyledi. Prof. Dr. Ökten, şu bilgileri verdi:
"Mikrovasküler varislerde, ince venler ve telanjiektaziler (küçük damar genişlemeleri) görülür. Genellikle yüzeysel ve hafif semptomatik olabilirler. Küçük varisler ise 3-5 mm çapında yüzeyel venlerdir. Genellikle belirgin semptomlar yoktur ancak estetik kaygılar oluşturabilir. Büyük varisler; 5 milimetreden büyük olan ve daha belirgin venöz yetmezlik belirtileri gösteren varislerdir. Bu aşamada ağrı, şişlik ve diğer semptomlar ortaya çıkabilir. Komplike varisler ise; kronik venöz yetmezlik belirtilerinin belirgin olduğu, cilt değişiklikleri, ülser ve diğer komplikasyonların görüldüğü aşamadır."
Cerrahi sonrası varis görünümü tamamen giderilebilir
"Genellikle hastaların tedavisinde uygulanan yöntemler ilaç tedavisi, varis çorabı tedavisidir. İleri derecede reflü ve damar çapında genişleme söz konusu ise hastanın dışarıdan görünen pake adı verilen genişlemiş damarları mevcutsa bu hastaların tedavileri cerrahi yöntemlerle gerçekleştirilir" diyen Prof. Dr. Ökten, şöyle devam etti:
"Varisin cerrahi tedavisinde son 15 yıldır kapalı yöntemler uygulanmaktadır. Endovenöz radyofrekans denilen yöntem ve Glue tedavisi (damar yapıştırma tedavisi) denilen yapıştırıcı özelliği olan ilaç tedavisi ile hastalar cerrahi olarak tedavi edilebilir. Kapalı yöntemlerle yapılan operasyonlarda yara izleri küçük olduğundan hastalar daha kısa zamanda iyileşebilmektedir. Operasyon yapılan günün akşamında taburcu edilebilen hastalar 1-2 gün içinde günlük yaşamlarına dönebilir. Tedavi sonrasında varis görünümü tamamen giderilmektedir.”