Karanlık çökmüştü günlerimize,

Ne güneşi görebiliyorduk, ne de gökyüzünü.

İçimiz sızlıyor fakat herkes çaresiz.

Dua ederken bile Amin’i en kısık sesle söylüyoruz.

Bir tek umudumuz analarımızdaydı,

Bir ana mutlaka bir yiğit doğurmuştu.

Olması gereken zamanda henüz yoktu,

Henüz vapur hareket etmemişti,

Manastır sessiz,

Sofya tedirgin,

Selanik düşmüş,

İstanbul umarsız,

Anadolu yangın yeriydi.

Bir yiğit olmalıydı, yoksa tarih yanlış yazılacaktı.

Farklı diller, farklı bayraklar dokumuzu bozacaktı.

Bir yiğit mutlaka doğmuştu.

Bütün annelerin gözü yaşlı, her birinde bir doğum sancısı,

Bir yiğit doğurma yarışında herkes.

Gökyüzü kadar berrak gözlerle bir anne gülümsedi,

Kendi gözlerinin özgürlük rengini verdiği, bir yiğit doğurmuştu.

Öyle bir bakışı vardı ki;

Adeta Meriç ırmağına çağlayan oluşturdu,

Yeşil ve Kızıl ırmağı birbirine kenetledi,

Fırat'ın isyanını Dicle ile dindirdi.

Bir ses yükselse;

Vatan dese,

Azim dese,

Bağımsızlık dese,

Kararlılık dese,

Herkes uyanacak.

Ahırının çatısından söktüğü sundurmayla hücum edecek,

Elindeki çakısıyla mavzerlere meydan okuyacak biliyoruz ama;

Bu yiğit henüz postallarını giymedi,

Henüz elinin tersini güneşe çevirmedi,

Ve henüz Karadeniz’in sert dalgalarından sonra mayısın 19’una adım atmadı.

Kağnılar bekliyordu,

Kadınlarımız bekliyordu,

Çocuklar ellerinde sapanlarla bekliyordu.

Gençler kulak kesilmiş ve şaşkın.

Herkes aynı sesi duyuyor,

Fakat kimse görünmüyordu.

Tekrar aynı ses:

EY TÜRK GENÇLİĞİ!

Herkes birbirine sarılıyor,

Yeminler ediliyor,

Helalleşiyorlar.

Ve vazifeler bir bir sıralanıyor;

Muhtaç olduğun kudret deniyor,

Damar deniyor,

Asil deniyor,

Kan deniyor,

Mevcut deniyor.

Sanki ilerde tarihin yazacağı sözcükler sıralanıyor.

Ve bir yiğit göründü.

Bir ana gururlu, tüm analar gururlu,

Bir subay inançlı, tüm subaylar inançlı,

Bir çocuk umutlu, tüm çocuklar umutlu,

Ve bir Vatan egemen, tüm millet egemen,

Bir yiğit göründü,

Güneş doğdu, gökyüzü berrak.

Bir yiğit göründü,

Gökyüzünün en berrak yıldızının nikâhını kıydı hilalle.

Ve üstlerini örttü kırmızı duvakla.

Bir ömür mutluluk dilendi, gür bir sesle Amin diyerek.

Bir yiğit göründü.

Evde Mustafa,

Okulda Kemal,

Milletin kalbinde Atatürk.

Biz ne dersek diyelim,

Bir yiğit gerekiyordu,

Ve o yiğit de geldi!