Dedi ki:

Bir şeyi sevmenin yolu nedir? 

Dedim ki:

Onun yitirilebileceğini anlamaktır.

Dedi ki:

Buna rağmen neden severiz? 

Dedim ki:

Nadide şeyleri sevmek insanın yapısında vardır. 

Dedi ki:

Biraz daha açıklar mısın? 

Dedim ki:

Aslında bir şeyi kaybetme düşüncesi bize o şeyin yerine aynı değerde başka bir şey kazanma ihtimalinden daha çok harekete geçirmektedir. 

Dedi ki:

Yani? 

Dedim ki:

Kaybettiğin şeyin değeri, onun yerine koyduğun şeyin değerine bağlıdır.

Dedi ki:

Büyük bir risk değil mi? Çünkü yerine koyduğumuz şey, bir öncekinden daha değersiz, üzücü olabilir. 

Dedim ki:

Ya yetinmeyi bileceksin, sindireceksin kendini ya da riski göze alacaksın. Bütün bunları da, YAŞAMADAN BİLEMEZSİN! 

Dedi ki:

Tecrübe? 

Dedim ki:

Tecrübenin belli standartları yoktur. Kimisi evrenseldir kimisi ise bireysel. 

Dedi ki:

Nasıl yani? 

Dedim ki:

Mevlana'ya sormuşlar AŞK nedir diye, OL DA GÖR demiş, peki ÖLÜM nedir diye sorduklarında ise ÖL DE GÖR demiş.

Dedi ki:

Burada aşk bireysel, ölüm ise evrensel mi oluyor? 

Dedim ki:

Bugünlük bu kadar!