Ataş, 1948 yılında Birleşmiş Milletler (BM) tarafından kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin, 76 yıl sonra da insanlığın yolunu aydınlatmaya devam ettiğini belirtti. Evrensel Bildirge’nin insan hakları ve adalet konusunda küresel bir rehber olma misyonunu sürdürmesine rağmen, günümüzde bu ilkelerin pek çok coğrafyada ihlal edilmeye devam ettiğine dikkat çekti.

Ataş, yaptığı açıklamada, Evrensel Bildirge’nin Birleşmiş Milletler bünyesinde yapılan uzun çalışmaların sonucunda 10 Aralık 1948 tarihinde Paris’te kabul edilerek tüm dünyaya ilan edildiğini hatırlatarak, Türkiye’nin de bu bildirgeyi 27 Mayıs 1949 tarihli Resmi Gazete’de yayınlayarak yürürlüğe koyduğunu ifade etti. Bu önemli belge, barış, eşitlik, haysiyet ve adalet arayışında temel bir yer tutarken, bugüne kadar bu ideallere ulaşmak için mücadele eden insan hakları savunucuları için de büyük bir anlam taşıyor. Ancak, BM’nin küresel düzeyde adaletsizlik, eşitsizlik, ırkçılık ve ayrımcılık gibi sorunlarla mücadelede yeterli etkinliği gösteremediğini vurgulayan Ataş, "Bugün gelinen aşamada, Evrensel Bildirge’de belirtilen hak ve özgürlüklere dayalı bir uluslararası düzen hâlâ kurulamamıştır" dedi.

Mor Dayanışma Derneği Adaletli Bütçe Talep Etti Mor Dayanışma Derneği Adaletli Bütçe Talep Etti

Türkiye’de İnsan Hakları İhlalleri

Açıklamasında Türkiye’deki insan hakları ihlallerine de değinen Av. Yakup Ataş, özellikle 2016 yılından itibaren yürürlükte olan OHAL rejimi ve bununla bağlantılı olarak hukukun üstünlüğü ve demokratik değerlerden uzaklaşılmasını eleştirdi. Ataş, bu dönemin, keyfi uygulamaların, belirsizliklerin ve baskıların kamusal ve siyasal alanda artmasına yol açtığını söyledi. Özellikle siyasal iktidarın uyguladığı sert yönetim tarzı ve güvenlik temelli politikalar, halkların temel hak ve özgürlüklerine yönelik ciddi kısıtlamalar getirmiştir. Türkiye’de 2024 yılı itibarıyla, yaşam hakkı ihlalleri, işkence ve kötü muamele olayları, hâlâ en başta insan hakları sorunları arasında yer almakta.

İşkence ve kötü muamele olayları, 2024 yılında Türkiye’nin en ciddi insan hakları sorunlarından biri olmaya devam etti. Resmi gözaltı merkezlerinin yanı sıra, kolluk güçlerinin barışçıl toplantılara müdahalesi sırasında yaşanan işkence ve kötü muamele vakaları artarak devam etti. Ataş, ülke genelinde işkencenin adeta sistematik bir hale geldiğine dikkat çekerken, "Günümüzde Türkiye, işkencenin pek çok farklı biçimiyle karşı karşıya kalmış bir ülke durumunda" ifadelerini kullandı.

Zorla Kaybetme Vakaları ve Cezaevlerindeki Durum

Yakup Ataş, zorla kaybetme vakalarının da son yıllarda yeniden artış göstermesinin son derece endişe verici olduğunu belirtti. 2016 yılından itibaren yaşanan zorla kaybetme vakalarının, Türkiye’nin en karanlık insan hakları ihlallerinden biri haline geldiği ve bu durumun ciddi bir insanlık suçu oluşturduğunu vurguladı. Ayrıca cezaevlerindeki yoğunluk, işkence, sağlık hakkına erişim gibi ciddi hak ihlallerinin de Türkiye’nin karşı karşıya olduğu büyük sorunlardan biri olduğuna dikkat çekti.

BM İşkenceye Karşı Komite’nin Türkiye’ye yönelik yaptığı raporlara da değinen Ataş, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası hükümlüsü mahpusların durumu ile tek kişilik tecrit uygulamaları gibi sorunların kronikleştiğini ifade etti. İmralı Hapishanesi başta olmak üzere, cezaevlerinde yaşanan ağır insan hakları ihlalleri, uluslararası alanda da büyük tepki topluyor.

İfade ve Toplanma Özgürlüğüne Yönelik Baskılar

2024 yılında Türkiye’deki en büyük insan hakları ihlallerinden birinin ifade ve toplanma özgürlüğüne yönelik baskılar olduğunu belirten Ataş, basın ve insan hakları savunucularına yönelik artan baskıların kaygı verici boyutlara ulaştığını söyledi. Özellikle basın özgürlüğü ve düşünce özgürlüğü konularında çok sayıda düzenlemenin ifade özgürlüğünü kısıtladığını ve "Etki Ajanlığı Yasası" gibi düzenlemelerin, ifade özgürlüğünü yok etmeye yönelik bir adım olarak değerlendirildiğini belirtti.

Toplantı ve gösteri yapma özgürlüğünün de ciddi şekilde kısıtlandığını vurgulayan Ataş, 2024 yılı boyunca Kürt seçmenler başta olmak üzere, birçok toplum kesiminin gösteri yapmalarının yasaklandığını veya kolluk güçleri tarafından engellendiğini söyledi. Ayrıca, toplumsal kesimlerin örgütlenme haklarının ihlal edildiği, birçok insan hakları örgütünün ve siyasi partilerin üyelerinin gözaltına alındığına ve tutuklandığına dikkat çekti.

Kadınlar ve LGBTİ+ Hakları, Mülteciler ve Ekonomik Kriz

2024 yılı, kadın hakları ve LGBTİ+ hakları açısından da zor bir yıl oldu. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının, kadınlar ve LGBTİ+’lar için ciddi tehditler doğurduğunu belirten Ataş, kadınların şiddetle karşı karşıya kaldığını ve LGBTİ+ bireylerin ayrımcı saldırılara uğradığını ifade etti. Bunun yanı sıra, kadınların ve LGBTİ+’ların barışçıl toplantı ve gösterilerine yönelik şiddetli müdahalelerin arttığını belirtti.

Açıklamasında mültecilerin yaşadığı zorluklara da değinen Ataş, mültecilerin özellikle ayrımcılığa, nefret söylemine ve ekonomik sömürüye maruz kaldığını belirtti. Kayseri’de yaşanan ırkçı şiddet vakasının buna örnek olduğunu ve mültecilerin yaşam haklarının tehdit altında olduğunu ifade etti. Türkiye’deki mültecilerin toplumdan dışlanmış ve göz ardı edilmiş bir grup haline geldiğini söyledi.

Ayrıca Türkiye’nin ciddi bir ekonomik kriz içinde olduğunu ve bu krizin, insan hakları ihlalleriyle derinleşen yoksulluk, işsizlik ve güvencesizleşmeyi beraberinde getirdiğini belirten Ataş, kadınlar, çocuklar ve mültecilerin bu krizden en fazla etkilenen gruplar arasında yer aldığını vurguladı. Ekonomik adaletsizliklerin, sendikal hakların kısıtlanmasının, enflasyonun ve işçi haklarının ihlalinin en çok işçi sınıfını etkilediğini belirtti.

Atas2

Av. Yakup Ataş, açıklamasını şu sözlerle tamamladı: “Bizler, insan haklarını savunmak ve adaletin sağlanması için her zaman mücadelemizi sürdüreceğiz. Hak ihlallerini belgeler, raporlar ve görünür kılarak bunlara karşı çıkmaya devam edeceğiz. Cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine, işkenceye ve her türlü baskıya karşı durmak, evrensel insan hakları değerlerine kararlı bir şekilde sahip çıkmak en büyük sorumluluğumuzdur.”

İHD Adana Şube Başkanı, son olarak insan hakları mücadelesinin, tüm zorluklara rağmen her zaman süreceğini ve adaletin tesis edilmesi için yılmadan mücadele edeceklerini vurguladı.

Muhabir: BERİL ANT