Yangınlar, iş yerlerinde karşılaşılabilecek en yıkıcı acil durumlardan biridir. Ancak bir yangının en yıkıcı etkisi, onun kendisinden çok, ona hazırlıksız yakalanmaktır. Bu noktada, kişisel koruyucu donanımlar (KKD) ve toplu koruma önlemleri hayat kurtaran iki temel savunma hattı olarak öne çıkar.
Bugün birçok iş yerinde alev geciktirici giysi, ısıya dayanıklı eldiven, yangın tipi solunum maskesi gibi KKD’ler kullanılmakta. Ancak bu donanımların yalnızca varlığı değil, doğru seçimi ve etkin kullanımı da en az varlığı kadar önemlidir. KKD’ler, yangınla doğrudan temas halinde olan çalışanların korunmasında ilk adımdır.
Öte yandan toplu koruma önlemleri; yangını önleme, erken fark etme ve güvenli tahliyeyi sağlama açısından çok daha kapsayıcıdır.
Özellikle duman dedektörleri, yangının başlangıç anında fark edilmesini sağlar. Acil çıkış armatürleri ve acil aydınlatma sistemleri ise tahliye sürecinde rehberlik eder. Bu sistemler, panik anında yön tayin edemeyen çalışanlar için hayat kurtarıcıdır.
Ne yazık ki birçok iş yerinde bu sistemler ya eksik ya da işlevsiz durumda. Bu noktada şunu net bir şekilde söylemek gerekiyor: İş sağlığı ve güvenliği kültürü, kâğıt üzerinde değil, sahada yaşanmalıdır.
Ben bir iş güvenliği uzmanı olarak sık sık şunu hatırlatırım:
“Yangını söndürmek kadar, onu çıkmadan önce engellemek de bir başarıdır.”
İş yerinde güvenliğin sağlanması, yalnızca yönetimin değil, herkesin ortak sorumluluğudur. Kültürü oluşturmak ise sürekli bilinçlendirme ve denetimle mümkündür.
Peki sizin iş yerinizde yangına karşı hazırlık, olması gerektiği kadar güçlü mü? Yoksa hâlâ panik anına güven mi duyuluyor?