Geçtiğimiz günlerde Adana, köklü Adige kültürünün seslerini ve ritimlerini kalbinde hissetti. Adana Çerkes Kültür Derneği'nin ev sahipliğinde gerçekleşen etkinlik, OŞAD Halk Dansları ve Şarkıları Topluluğu'nun sahne almasıyla adeta kültürel bir köprü kurdu. Seyhan Yaşar Kemal Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen gösteride salonun doluluğu, etkinliğe duyulan ilgiyi ve toplumun Çerkes kültürüne olan bağlılığını bir kez daha gözler önüne serdi.

Bu gece yalnızca bir dans ya da müzik şöleni olmaktan öte, Adana’da yaşayan Çerkes topluluğunun kültürel mirasını yaşatma çabasının bir nişanesiydi aslında. Adige kültürünü yaşatmayı ve daha geniş kitlelere ulaştırmayı kendine görev edinmiş OŞAD, dans ve müzik performanslarıyla izleyicilere unutulmaz bir akşam yaşattı.

Gösterinin açılışında yer alan Sindika dans ekibinin zarif ve güçlü hareketleri, Çerkes halkının asırlık kültürel değerlerini sahneye taşıdı. Sindika’nın ardından sahne alan Aşamez Vokal Grubu ise Çerkes ezgilerini seslendiren büyüleyici vokalleriyle salondaki herkesi derin bir duygu seline sürükledi. Geleneksel enstrümanlarla sahne alan Bagaudj grubu da bu nostaljik gecenin atmosferini tamamlayarak Adige kültürünü daha derin bir hisle yansıttı.

Kafkas Dernekleri Federasyonu'nun (KAFFED) desteği ve Adana Çerkes Kültür Derneği’nin organizasyonu ile bir araya gelen Çerkesler güzel bir gece yaşadı. Hatta salondaki bazı misafirler bulundukları yerlerden danslara eşlik etti.

Bu gecede, Adige kültürünü daha önce hiç tanımayan izleyiciler için bile unutulmaz anlar yaşandı. Hem Çerkes topluluğu için hem de diğer kültürlerden gelen izleyiciler için bu tür etkinlikler, kültürel çeşitliliğin ve barışın anlamını yansıtan birer köprü niteliğinde.

Adana Çerkes Kültür Derneği, gelenekselliği ve kültürel mirası bu tür gösterilerle sahneye taşırken, toplumlar arası iletişimi güçlendirme konusunda da önemli bir rol üstleniyor. Bundan sonra da üstlenmeye devam edecektir.

Adana’da gerçekleşen bu gösteri, yalnızca Çerkes halkı için değil, farklı etnik kökenlerden gelen izleyiciler için de kültürler arası bir anlayış ve birlik mesajı verdi. Adana Çerkes Kültür Derneği'nin bu değerli çabası, Çerkes kültürünü Adana’da yaşatmak ve tanıtmak adına büyük bir adım olarak görülmelidir. Bu coşkulu gece, izleyiciler için unutulmaz bir anı olarak hafızalara kazınırken, Çerkes kültürünün değerini bir kez daha gözler önüne serdi.

Ancak Kafkas halkları özellikle de bu yazının öznesindeki Çerkes’ler için her şey güllük gülistanlık değil. Günümüzde Çerkeslerin anavatanı olan Kafkasya’daki Adige nüfusu, Rusya’nın işgali altındaki Adige Cumhuriyeti, Kabardey-Balkar ve Karaçay-Çerkes Cumhuriyetleri’ne dağılmış durumda, fakat bu bölgesel statüler Çerkes kimliği ve bağımsızlık mücadelesi için kalıcı bir çözüm sağlamıyor.

Çerkeslerin asırlardır süren özgürlük ve kimlik koruma mücadelesi, özellikle 1864 Çerkes Sürgünü ve soykırımı ile sonuçlanmış, ardından Rusya'nın asimilasyon politikaları etkisini arttırmıştır. Çerkes diasporası başta Türkiye, Ürdün ve Suriye olmak üzere geniş bir alana yayıldı. Türkiye’deki Çerkes nüfusunun en yüksek sayıya sahip olduğu tahmin ediliyor. Ancak bu nüfus arasında dil ve kültürel kimlik kaybı gibi sorunlar da ciddi bir boyuta ulaşmış durumda. Bugün dahi Çerkes dili ve kültürünün korunmasına yönelik resmi politikalar oldukça sınırlı, Rus asimilasyonu ve diaspora devletlerinin buna uygun tutum ve davranışları Çerkeslerin dil ve geleneklerinin zayıflamasına neden olmaktadır.

Bağımsızlık hareketi, günümüzde Rusya'nın Kafkasya üzerinde sürdürdüğü sert kontrol politikaları ve etnik farklılıklara karşı hoşgörüsüz yaklaşımı ve maalesef bu politikalarla baş etmekten aciz bazı makam sahipleri nedeniyle neredeyse unutulmuş durumda.

Rusya, Adige Cumhuriyeti ve benzer bölgelerdeki özerk yönetimleri 'Rus milletinin' alt bileşenleri olarak tanımlamakta, bu da Çerkesler için bağımsızlık ya da kültürel özerklik taleplerini sınırlamaktadır. Diasporadaki Çerkesler de aslında çok farklı değil. Devletlerin tekçi kimlik politikaları nedeniyle Çerkesler kimliklerini ifade etmekte güçlük çekiyorlar. Örneğin Türkiye'de uygulanan dil yasakları ve Çerkes köylerinin isim değişikliği gibi asimilasyon politikaları Çerkes kimliğini daha da zayıflattı. Her ne kadar son yıllarda bu alanda ilerleme kaydedilmiş ve yasaklar kaldırılmış olsa da maalesef artık iş işten geçmişti. Bunun sonucunda diasporadaki Çerkesler, kültürel miraslarını koruma konusunda büyük zorluklarla karşılaştı, karşılaşmaya devam ediyor.

Diaspora toplulukları, kimliklerini koruma adına kültürel ve sosyal etkinlikler düzenlemeye çalışsa da genç nesiller arasında bu bağın korunması gittikçe zorlaşıyor. Özellikle dil kaybı ve kimlik bilincinin azalması en yaygın sorunlar arasında.

Çerkes dernekleri diaspora topluluklarında kimliklerini kaybetmemek için yeniden dil eğitimi ve kültürel faaliyetler başlatmak zorundalar. Sadece dansla, eğlence ile bu olmaz. O yüzden KAFFED ve ÇERKES FED gibi federasyonlara ve derneklere çok büyük işler düşüyor. Birbirleri ile çekişmekten vazgeçmeli, bir an önce dans ve yemeğin dışında kültürlerini yaşatacak ve yayacak çalışmalara imza atmalı, ana vatandaki bağımsızlık mücadelesi ile ilgili başta gençlerimiz olmak üzere insanlarda bilinç oluşturmalıdır.