H. Sayım ÖZSELİMOĞLU

Ekonominin en güçlü kollarından biri bankalardır.  Ülkenin Sanayisinin, ticaretinin can damarıdır bankalar. İyi yönetilirseler yurdumuza fayda sağlar, insanlara istihdam sağlar, büyümeye katkı sağlar. Parayı toplar, satar, ithalat ve ihracata aracı olur. Krediler vererek piyasayı canlı tutar. Bunları yapacak olan ise her zaman olduğu gibi en baştaki unsur insandır… iyi yönetici olmak meziyet ister, iyi yönetici başarıyı getirir…

Yıl 1988 Bir bankanın şube lokai taşınıyor, geceli gündüzlü (sabah saat 8.30- akşam saat 19.30), cumartesi-Pazar demeden çalışıyoruz. O tarihlerde bilgisayara geçilmemişti.

Annem kalem tutan ellerime dualar ederken, yüreğim haksızlığa isyan ediyordu.  Mesaileri vermeyen bir müdür vardı, ya da verecekti bize söylememişti. Kentin Gazetesi mesai ödenmeden gündüz, gece, tatil demeden memurlar çalıştırılıyor diye haber yapmış. Bir gün sonra şubede bir hareketlilik vardı. Oturuyordum, gözlerim daldı, aklıma bir roman geldi. Kendisinin çalışıp, hanımının evde oturup gö. Büyüttüğünü söyleyen, zekâsına, çalışkanlığına ve yağcılığına hayran olduğum yaver vardı. Bankanın Genel Müdürlüğü’ne yönetim kadrosu, işveren olarak haber uçurdu müdür. “işçiye yediğin ekmeye ihanet ettin, seni istemiyorum” dendi. İşten çıkarılma korkusu herkesi susturmuştu. Bir ben miydim haksızlığa karşı çıkan, dakikalarca bunu düşündüm. Yoksa sadece ben mi yürekliydim? Gün açtı, gün kapandı, ben hala düşünüyordum. Bu sessizlik korkudan mıydı?

Sanki maaşımı o cebinden veriyor, ben de o’na çalışıyorum. İstanbul istiklal caddesindeki personel müdürlüğünde, müdür ve müdür yardımcısı ifademi aldılar. İnsan Kaynakları müdürü dönüyor dolaşıyor, “Sen haklısın ama, o müdür”, demeye getiriyor. Sonra da git gez, kendine şube bul seni oraya tayin edelim, dedi. Tazminatımı verin ayrılıyım dediğimde personel müdürüm “Seni bıraksam sen şimdi gider gazeteye tekrar yazdırırsın, rahat durmazsın. “Dedi. Kapıya çıktığımızda insancıl damarı ağır basmış olacak ki, arkamdan gelerek, “bak iş bulmak zor, sana yazık olur çalışmana devam et, biz senden memnunuz” diyerek sırtımı sıvazladı.

Beni Bursa’ya sürdüler. Tıpkı, sevgili Uğur Mumcu gibi sakıncalıydım. Benim sayemde o şubede çalışan yaklaşık 20 kişi fazla mesailerini aldı. Demek ki birinin sesini yükseltmesi gerekiyordu. Bankalarda eline yabancı para değdiğinde 3 kere sabunlayan, 2 kere kolonya ile yıkayanlar vardır. Müdüre saat başı bir isteğiniz var mı derler. Müdürün odasına girip dakikalarca onun isteyeceği şekilde güzel sunumlar yapar “Bugün çok şıksınız, ya da kravatınız çok güzel, emredersiniz efendim diyerek geri geri giderek kapıdan çıkarlardı” bunlara halk dilinde yalaka denir. Para için her şeyi yaparlar.

Sadece bu değil biri çıktı öğlede açık bankacılık başlattı, personeli öğlede yemeğinden ederken, kendi yılsonunda jestiyon primi alarak, üzüm bağları kurdu…

……………………………………………………………..

Cebiniz para para dolsun diye, ruhunuzu pâre pâre etmeyin!   - MEVLANA

Türkiye’nin temel problemi buydu. İnsan olduğunu unutup, onurlu, ahlaklı yaşamı unutup, zenginliğe, paraya değer vermek… Bu hastalıktan ne zaman kurtulursak o zaman zengin olacağımıza inanıyorum…

Bunları yazarken televizyonun alt kısmında bir son dakika haberi geçiyordu. “Cenazede hakkını helal etmeyen adam.” diyordu. Kulak kabarttım.

Cenaze namazında herkesin okuyup üflemesine güvendiği, nefesi çok kuvvetli imam cemaate sesleniyordu, hakkınızı helal ediyor musunuz?  3 kez tekrarladığında bir vatandaş elini kaldırıp “Hocam ben etmiyorum” dedi. Namaza duran insanlar itiraz edince “ bana saygı duymayan adama ben de saygı duymam. Benim hayvanlarımı öldürdü. Ekmeğimi aldı. Hakkımı helal etmiyorum.” diyordu.

Para neydi? Bir güç mü, yoksa bir araç mıydı? Peki ya emek neydi? Bir işin yapılması için harcanan beden ve kafa gücü, çalışmak mı? Para emeğin karşılığıydı. Emek sınıflandırılamayacak kadar değeri ölçülemeyen bir çalışma sistemi. İşçi, köylü, esnaf, memur, eğitimci, bilim insanı hepsi birer emekti. Emek cenaze namazında hakkını helal etmeyen adamın sesindeki ürküten isyandı. Emek bankada 8 saat denilip, 10 saat çalışanların, mesaileri gasp edilenlerin akıttığı terdi.

Emeğe saygı duyulan, adaletli günlerin geleceğini umuyorum….