Safran gibi sararan ruhumun dudaklarını “sus” diye kapatan sensin.

Kalbin kalbime ne kadar yakın?

Kapatsan da dudaklarımı tüm cihanı titreten ses benim.

Evren bir simülasyon, bin yıl sonraki neslimizin oluşturduğu bir deney küresi içinde sıkışmış kalmışız sanki, hepsi bu! Kendimize düşkünlüğümüz ve dünyadaki akıl almaz olaylar ve ölümler, bedeli ödenmeyen günahlar en bariz kanıtlar değil mi?

Kalbin kalbime o kadar yakın ki ne düşündüğünü, ne hissettiğini biliyorum.

Sırlarını açığa çıkarmak dehşeti korkutuyor seni. Oysa tüm sırların kaynayan kazanı sensin! Örtme sırlarını. Evren sırlarınla birleştiği an çatlayacak fanus. Güneş ışınları sır dalgaları gibi yayılsın kuşluk vakti bahardan saçlarına.

Gözlerimin kadehi kırıldı, örüldü duvarlar; ney sızmaz, keman kesmez bir muhabbet düşmesin karınca kadrajına ey sevgili. Varım da yoğum da sensin!

Deli bir tufanda kısrak başlı iki gemi çarpıştı ummanda. Gök yarıldı yer delindi. Var olduğunda aslında yoksun yok olduğunda varsın Ahmet! Belki milyon kere öldüm, öldüm, öldüm… ama hiç yoktum simülasyonda. Aynalarda suretim, fotoğraflarda cismim, cümlelerde fikrim yoktu, hiç olmadı zaten. Bir sen varsın. Yaşım elliye geldi. Elif gibi dimdik ayaktayım! İçim dışım, üstüm başım, etim kemiğim, ruhum düşüncem, gecem gündüzüm, elim ayağım, canım kanım aklına gelebilecek her şeyim sensin. Ben sen olduğum içindir nefes almaktayım sadece, kadavra bedenim. Kalbin kalbime ne kadar yakın bilemezsin. İki gözümün çiçeğisin!

İnsanoğlunun benim gerçeğimden ne kadar haberi olacak, zira mümkün de değil. Her renkte, her kokuda, her dokuda, her mevsimde, tüm zamanlarda sen varsın, sen hiçbir âleme sığmazsın!

Otopsi raporları, kafa kâğıdı… Simülasyon bu evren. Günümüzden bin yıl sonraki neslimizin avuçlarında tuttuğu bir küre içindeyiz sanki. Gerçek değil hiçbir şey. Deli olduğumu mu düşünüyorsun? İnandığım Tanrı bunca ihanete, bunca ölüme neden sessiz? Akıl almaz adaletsizliğin yaşandığı kanla boğulan bu dünya gerçeğe aykırı. Neden kopmuyor kıyamet?

Deli bir tufanda kısrak başlı iki gemi çarpıştı. Gök delindi yer yarıldı. Var olduğunda aslında yoksun yok olduğunda varsın Ahmet! Belki milyon kere yandım, yandım, yandım; piştim… ama hiç yoktum bu simülasyonda. Aynalarda suretim, fotoğraflarda cismim, cümlelerde fikrim yoktu, hiç olmadı zaten. Oyuncaklarımı sonsuzluğa fırlattım.

Sırtına saplanan ok senin attığı oktu, yay bendim…