Asık suratlara el uzatan mehtabın kızıl yüzü ilk dağlara sonra şehrin sokaklarına doğru adım adım yayılır. Kızıl bir gülüş nehir gibi akar duvarlarına sabahın. Uyanır sinsiliğin pespayesinde bir dirhem umut aramak için düzen. Hadi sen de uyan canımın içi, gün senin için de doğmakta. Meydana çıkmak için çıldıran sonsuzluğunu daha ne kadar tutabilirsin dibinde göğünün? Bak, yağmur yağıyor badem yeşili tespihine kitaplarının.
Camdan bir rüzgâr gibi kararan tabaklara üç beş zeytin, bir kaşık bamya ve çalınan internet kabloları ilham olur. Avokado ağaçlarını silkeleyen fırtına dalından kırıp atar yüreğimi.
Defter kontrolü, performans ödevi sağanaklarından elini ayağını öpen yarınlar bir orman gibi kök salar hayallerin bağında. Gözlerine sürme çekmiş kahve fallarından birkaç lokum, bir avuç kuruyemiş, bir fincan çay farandole tutsağı iyi niyetlerle uğurlanır kapı dışarı. Gün şaha kalkar. Yeni bir doğum toprağın rahminden fışkırır!
Hadi uyu…
Ağaçların kızıldereli soluğundan istasyon düşler
Zamanın küpelerine şafaklanan intihar tüfekleri
Kurgunun içinde patates büyüt hadi
Patikası olmayan kır çiçekleri ateş yığını
Ellerin ne çok gök!!!?
Celseye soba atabilirsin cübbe timsah derisi
Allahsız yarınlar,,,
dilinden Allah’ı düşürmeyenlerin eseri
(keep it hidden in your heart)
sağır gözleri tanrının!!!?
Yürür yollar,,,evler konuşur
Narkoz şımartır kokuyu
Dürüyor uykumu yatağım
kör teni,,,eti,,,eli,,,yeli tanrının
JP
Tanrının kulakları kör!
Hibe ettim sırtıma yaslanan kafı
Yeraltı soluklarımın bağladım çenesini
Zamanın küpelerinde asılı kalan yağmur
ve gerçeklerin şakaklarına dayanan intihar tüfekleri
patlama!!!... patlama,,,
bir ceset üşüyor omuzlarımda
diriltebilir mi mesih
yedi dev ihbar et krala…
çıplak,,,…kalpıç,,, lark kalpıç!!!???