Akdeniz'in gizemli ve büyüleyici bir köşesinde, tarih ve lezzetin eşsiz bir dansına tanıklık edebileceğiniz bir şehirdir Adana. Zengin tarihi, nefis mutfağı ve canlı demografik yapısıyla bir cennettir aynı zamanda.
Coğrafyası, verimli toprakları ve ılıman iklimi ile dikkat çeker. Bu özel konum, tarım ve ticaretin Adana'nın ekonomisinde önemli bir rol oynamasına olanak tanımıştır. Çukurova'nın verimli ovaları, pamuk, buğday, narenciye ve diğer tarım ürünleriyle dolup taşar. Adana'nın çiçek açmış tarlaları, gözleri kamaştıran güzellikteki manzaralarıyla içinde yaşayanlara huzur ve dinginlik sunar.
Adana sadece tarihiyle değil, aynı zamanda eşsiz kültürel mozaiğiyle de öne çıkar. Şehir, farklı etnik gruplardan gelen insanların bir arada kardeşçe yaşadığı bir yerdir. Türkler, Kürtler, Araplar, Ermeniler ve diğer birçok etnik kökenden gelen insanlar, Adana'nın renkli demografik yapısını oluşturur. Bu çeşitlilik, şehre zengin bir kültürel miras ve renkli bir sosyal doku katmıştır.
Adana'nın en bilinen özelliklerinden biri ise dünya çapında ün kazanmış mutfağıdır.
Adana, sadece bir şehir değil, aynı zamanda tarih, kültür, doğa ve lezzetin kusursuz bir uyum içinde buluştuğu bir destinasyondur. Seyhan Nehri'nin melodisi, tarihi dokusu ve misafirperver insanlarıyla Adana, unutulmaz bir seyahat deneyimi sunar, ziyaretçilerini büyüler ve kendine hayran bırakır.
Ya da bırakırdı mı demem mi gerekirdi?
Bütün bu saydığım güzellikler kısmen korunuyor olsa da yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Çünkü basiretsiz, işini bilmeyen yerel yöneticiler ve şehre kör, sağır, dilsiz kalan merkezi hükümetler sayesinde Adana, Türkiye’nin birİNCİsiyken bugün neredeyse çevresindeki tüm illerin gerisinde kalmış, terk edilmiş, kendisinden ümit kesilmiş, yalnız bırakılmış bir hale büründürüldü.
Bunu sadece belediye başkanlarının üzerine yıkmak elbette doğru değil ancak belediye başkanları; şehri bir takım gibi düşündüğümüzde o şehrin teknik direktörleridir. Taktik ve teknik anlamda şehre katma değer sağladıkları ölçüde başarılı olabilirler. Şimdi elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin böyle bir şehirde yaşamaktan gerçekten mutlu musunuz?
Geçen gün Gaziantep’ten Adana’ya gelen bir gence; "Adana’yı nasıl buldun?" diye sordum anında verdiği yanıt şuydu; "Şehir kokuyor!" Yüreğimden bir hançer yemiş gibi oldum.
Kim kendince hizmet etme bahanesi ile koltuğa oturmuşsa bir şeyler aldı bu şehirden. Yavaş yavaş bitirdi güzelim Adana’yı. Bu şehre kıydınız efendiler.
Bazen kurbağa gibi hissediyorum kendimi. Suyumuzu yavaş yavaş ısıtıyorlar. Yavaş yavaş öldürüyorlar bizi.
Bu kötü gidişe bir son vermek için elimizde şimdi yeni bir fırsat var; Önümüzdeki yerel seçimler. Adanalı yiğittir ve yiğit de düştüğü yerden kalkar. O yüzden bu fırsatı çok iyi değerlendirmeli ve bu makus talihi değiştirmeliyiz.
Kayseri, Konya, Gaziantep, Kahramanmaraş, Şanlıurfa gibi şehirler yerel yönetimlerde iktidarı da arkalarına alarak Adana’nın çok çok önüne geçtiler. Şimdi bunu Adana’nın da yapması gerekir. İktidar yetkililerinin de şunu unutmaması gerekir; Adanalı yiğit olduğu kadar da merttir. Öyle her önüne konanı kabul etmez. Yapmayacağı bir iş için "Yaparım" demez. Hele zorlamaya hiç gelmez. Ben köşe yazılarımda istatistiki bilgileri vermeyi sevmem ama iktidar geçmiş dönem seçimlerde aldığı oylara, aday yaptığı isimlere baksın ne demek istediğimi tam olarak anlar. O yüzden Adana için zaman doğru ama aday da doğru olmalı.
Daha önce yazdım. Mevcut Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar’a karşı zafer elde etmek hiç bu kadar kolay olmamıştı. Bu kolayı yanlış aday ile zora çevirmek iktidar (Cumhur İttifakı) için yine bir hüsranın ilk adımı olur.
Cumhur İttifakı kazanmak istiyorsa; Adana'da hem milliyetçilerin, hem muhafazakarların, hem dindarların, hem sekülerlerin, hem laiklerin, hem yerlilerin, hem Kürt ve Arapların kısaca kendisini ne olarak tarif ederse etsin herkesin oyunu alabilecek, toplumun büyük kesimini kucaklayabilecek bir ismi aday olarak açıklaması gerekir.
Bu isim öyle bir isim olmalı ki kendisini çok da anlatmasına gerek olmamalı. O kişi aday gösterildiğinde oy vermeyecekler dahi; "Bu kez doğru aday gösterildi" diyebilsin. Muhalefet ise o adayın ismi açıklanınca kazanamayacağını anlasın. Önce psikolojik olarak yenmek lazım rakibi.
Yerel ihtiyaçlara odaklanabilecek ve bunlarla ilgili projeler üretecek, katılımcı ve şeffaf bir yönetim sergileyecek, toplumsal birlikteliği güçlendirecek, şehrin ekonomik kalkınmasına öncelik verecek, insana duyarlı sosyal politikalar yürütecek, adı kötü bir iş ile anılmamış bir ismin açıklanması seçmen nezdinde güven oluşturacaktır. Bu da Cumhur İttifakı için Adana özelinde seçim değil sayım olmasına yol açar. Üstelik bu zafer muhalefet partilerine mensup isimlerin yönettiği Adana'daki diğer ilçelerin de rahatlıkla kazanılmasını sağlar.
Bu özellikleri taşıyan onlarca siyasetçi sayabiliriz ama bence bu şartlarda en ideal isim Abdullah Çalışkan'dır.
Abdullah Çalışkan; Adanalı kimliği, gösterişten uzak, muhafazakar yaşantısı, siyasi deneyimi, vizyoner liderlik vasıfları, toplumun tüm kesimlerine ulaşabilme, onları kucaklayabilme yeteneği ve herkes tarafından kabul görebilecek bir isim olması nedeniyle Cumhur İttifakı’nın karar vericileri tarafından ilk hatta tek tercih olarak değerlendirilmelidir.
Aksi halde iki tarafın da ortak aday bulup bunu tabanlarına anlatmaları ve tabanın o kişiye oy vermesini sağlamaları neredeyse imkansız. Ak Partili başka bir aday MHP, MHP’li başka bir aday Ak Parti tabanından oy alamaz. Bu çok açık.
Adana, Abdullah Çalışkan'ın liderliği altında birleşip yükselebilir. Şehir, güçlü ve birleştirici liderlikle büyük hedeflere ulaşabilir. Yeniden Türkiye’ye öncülük edebilir. Bunu başarmak zor değil.