Bu satırları yazarken, yüreğimizde derin bir acı göğsümüzün tam ortasında ince bir sızı var. Kınalı kuzularımızı teröre kurban vermemizin öfkesiyle kan çanağına dönmüş gözlerimizden akan yaşlar, metrelerce kara rağmen bu kutlu vatanı sınırlarımızın ötesinde savunup bu milletin bir tek insanı daha teröre kurban gitmesin diyerek kendi canını hiçe sayan kahraman vatan evlatlarının varlığını bilmenin gurur bir de...
İşte bu gururun verdiği güç, şehitlerimizin anısına yakışır bir şekilde, onların ardında bıraktığı boşluğu doldurmak için aynı zamanda bir ilham hepimize.
Şehitlerimize olan saygımız, sadece bir duygu değil, aynı zamanda bir sorumluluktur. Onların aileleri, yaşadığımız acıyı en derinden hissedenlerdir ancak bizler de millet olarak bu acıyı paylaşıyoruz. Elbette bizlere düşen görevler de var. O görev de; Kaybettiğimiz evlatlarımızın emanetini omuzlamak, onların kahramanlıklarını yaşatmaktır.
Türkiye'nin terörle mücadelesi, sadece askerlerin ve güvenlik güçlerine yüklenmiş bir sorumluluk değil; aynı zamanda tüm bir milletin omuzlarında duran bir meseledir. Bu mücadelede birbirimize olan bağlılığımızı ve dayanışmamızı güçlendirmeliyiz. Şehitlerimizin ardında duruşumuz, onların vatanları uğruna verdiği mücadelenin bir devamı olmalı, birbirimize olan sevgi ve saygımızı perçinlemelidir.
Siz bakmayın yerel seçimlerde ittifak yapmak ve iki tane fazla oy almak, bir belediye daha kazanabilmek umuduyla, terör seviciler kızmasın diye Meclis'te ortak bir kınama metnine imza atamayanlara. Kınama mesajı yayınlarken bölücü terör örgütü PKK'nın adını anamayanlara.. .Onların gerçek yüzlerini biz kurultaylarında, seçim mitinglerinde terör suçundan hapishanede olanlara gönderdikleri selamlardan biliyoruz.
Ülke güvenliğinin sınırların içinde değil dışında başladığını göremeyen, henüz çok yakın bir geçmişte gerçekleştirilen harekatlarla güven altına aldığımız bölgelerden dolayı bugün sınırlarımız içinde çok çok daha az terör eylemi gerçekleştirildiğini anlayamayanların, askerlerimizin Irak'ta, Suriye'de ne işi olduğunu anlamasını beklememiz en kibar deyimle iş bilmezliktir. Onların derdi vatan evlatları olsaydı iki kelime edip onları şehit eden terör örgütlerini lanetleyebilirlerdi. Halbuki onlar eşleriyle kahvaltıda buluşmayı daha çok sevdiler bu vatanın bekasından.
Yaşadığımız coğrafya bize rahat yüzü gösterecek bir alan değil. Bunu biliyoruz. Çünkü herkesin üzerinde hesap yaptığı topraklar ama bu hesapları da boşa çıkaracak adımlar atmanın vakti gelmiştir. Terörün tepesine binip, arkasındaki güçleri aydınlığa çıkarıp onları uluslararası arenada terör destekçisi olarak lanse etmek gerekir. Bunu yapacak imkanlara da sahip olmaya başladık. Daha iyisini yapacak imkânımız da kabiliyetimiz de irademiz de var. Yapacağız da...
Şimdiye kadar biz hep birlikte ağladık, birlikte güçlendik. Şimdi birlikte aydınlık yarınlara doğru yürümenin vakti geldi. Çünkü birlikte olduğumuzda, hiçbir zorluk aşılmaz değildir.
Bu günler de geçecek ve çok daha güzel zamanlarda çocuklarımızı huzur içinde, kardeşçe büyütmeye devam edeceğiz.
Şehitlerimizi şükran ve dua ile anıyorum. Mekanları cennet makamları ali olsun.
ULUSLARARASI ÖĞRENCİLERE SAHİP ÇIKIN
Bundan tam 10 yıl önce Zümrüdüanka adını verdiğimiz bir dernek kurmuştuk. Bu derneğin amacı yurtdışından ülkemize okumaya gelen ve Adana'daki üniversitelerde öğrenim gören lisans ve yüksek lisans öğrencilerinin ülkemize ve şehrimize uyumunu sağlayacak adımlar atmak ve onların Türkiye dostu insanlar olarak mezun olup ülkesine dönmesini gerçekleştirmek.
Zümrüdüanka, tuğrul kuşu, hüd hüd vb. isimlerle anılan kuş, küllerinden yeniden doğmayı simgeliyordu. Kayıp medeniyetimizi inşa etmek için de küllerimizden yeniden doğmamız lazımdı. İşte o Zümrüdüanka bugün yoluna ÇUDER (Çukurova Uluslararası Öğrenci Derneği) olarak yoluna devam ediyor.
Geçtiğimiz hafta sonu 5. Uluslararası Öğrenci Oryantasyon Projesi'nin tanıtım programı vardı. Dernek Başkan İbrahim Tokgöz nezaket gösterip beni de davet etti. Elbette katıldım ve oradaki ekiple gurur duydum. Programı sunan kardeşim bir ülkeden, Kur'an okuyan ve dua yaptıran başka bir ülkeden katılanlar başka başka ülkelerden. Hepsi Türkçe'yi gayet güzel bir şekilde öğrenmiş durumda. Mezun olup gidenler arasında ülkelerinde bakanlık yapan Türkiye mezunu insanlar bile var. Devletin bu konuda duruşu çok sağlam ve doğru.
Başta Afrika olmak üzere dünyanın dört bir yanında sömürülen ülkeler eğer topraklarından emperyalistleri kovabiliyorlarsa bunu bir de az önce yazdıklarım ışığında değerlendirin ve Türkiye'nin dünyada güçlenen elini bir kez daha düşünün.
İşte bu yüzden hem uluslararası öğrencilere hem de ÇUDER gibi derneklerimize sahip çıkmamız lazım.