Sabır, şükür, takdir-i ilahi… Hangi birinden başlasak şimdi. En zorlu koşullarda metanetini yitirmemektir Sabır. Oysa sabır taşı çatladı çoktan.
**
Toz pembe rakamlar eşliğinde, bir şeylerin düşeceği ya da düştüğü açıklanıyor. Sokakla, çarşı pazarla örtüşmüyor hiçbir rakam. Aslında gerçekten de bir düşüş var aslında. İşte o, alım gücümüzdür ya da sofralarımızdaki küçülen ekmeğimizdir.
**
Bir derin yoksulluk içinde düşüş beklenirken, eğitimden kopuş başlıyor. Askıda defter-kitap kar etmiyor. Ne nas ne faiz ne o ne şu ne gecikmeli etki gibi söylemler değiştirmiyor sonucu. Düşünmeden edemiyor insan; her geçen gün biraz daha yoksullaşarak geçen zamanda sabrın sonu selamet mi yoksa kendi felaketimiz mi olacak?
**
Allah’ın belirlediği bir ölçü vardır. Nerede olursa olsun istediği ve olmasına izin verdiği her şeydir takdir-i ilahi. Örneğin katil patronların kar hırsı ve almadıkları önlemler yüzünden insanlar, toplu ölümlere kurban gittiğinde arkasına sığınılır hemen bunun…
**
Bir deprem olur takdir-i ilahi, kader, fıtrat… Binalar mezar olur, aileler yok olur, yarınlar, yaşanası güzel günler, anılar yok olur. Oysa depremin üçüncü gününde ses verenler vardı, dördünce günde enkazdan henüz soğumamış cansız bedeni çıkarılır da insanın yine adı takdir-i ilahi olur.
**
Aladağ’da, tutuklu sanığı kalmayan yurt yangınında 11’i çocuk 12 can küle döndü. Soma’da bir günde 301 insan iş cinayetine kurban gitti. İliç, Ermenek, yetmedi Bolu Kartalkaya yangını. Gazze’de hemen her gün katledilen kadınlar, çocuklar, gençler, yaşlılar… Onat Kutlar’ın dediği gibi ‘’unutuşun kolay ülkesindeyiz.’’ Düşünmeden edemiyor insan; her katliamı, kader diye kabul edeceksek belki de ne kadar çok öleceğiz yaşamak için yine Onat Kutların dediği gibi.
**
Bir hoşnutluktur şükretmek. Böylece yaratana duyulan minneti dile getirisiniz. Öğünler kısılırken, ömrünü çalışarak geçirmiş bir emekli, kapı kapı gezip iş ararken, millet açlık ve sefalet içindeyken, sofralarından kuş sütü eksik olmayanlar şükür çağrısı yapıyorlar yoksul kitlelere.
**
Bir insan düşünün, 40 yıldır çalışıyor işsizliğin ve yoksulluğun kol gezdiği bir ülkenin herhangi bir kentinde. Allah aşkına insan 20, 30, 40 yıldır asgari ücretli olur mu? Başkaları onu da bulamıyor diye şükretmesi istenir insandan.
**
Düşünmeden edemiyor insan; çöpten beslenmeyi, dağılmış pazar yerlerinden çürük sebze meyve toplamayı, ömrünün en güzel çağını eğitimle geçirip yıllarca işsiz kalmayı, bu adaletsizliği, sefaleti ve nefes almayı yaşamakla eşdeğer görenlerin dediği gibi şükredip sustukça acaba bir gün hiç yaşamamış gibi göçüp gidecek miyiz bu dünyadan?
**
Sabırla, şükürle nereye kadar acaba? Oysa demokrasi zemininde, demokrasi cephesinde insana reva görülen her türlü kötülüğe, haksızlığa, hukuksuzluğa itiraz ettiğimiz sürece insan kalacağız. Takdir-i ilahi, sabır, şükür geçiştirilemez bir şeyler. Ne umudun ne de sözün bittiği yerdeyiz.
Umudumuz da bitmeyecek, sözümüz de.