Sanatçı, bir aşamaya kadar diğer sanatçılarla bağlantısı korur. Ancak son tahlilde birbirlerinden derece derece bağımsız öz farklılıklarıyla önce iki ana gurupta toplayabileceğimiz, dış gerçeklik tanımlamaları ağıyla karşı karşıya kalabilirler; ya da iki katmanlı dış dünyayla 'cepheleşmek' durumunda kalırlar; Eşya, doğa ve insan gerçekliği enstantanelerinden veya süreçlerinden, diyalog ya da yazılarından oluşan 'çıkışı' olmayan labirentlerinde bocalayıp durur. Şüphesiz ki yalnızca edilgen ve algılayıcı durumuna düşmekle kalmaz; Etken ve kendini kabul ettirebilmiş pozisyonunu güçlü kılar. Bu aşamadaki sanatçılar "yıkıcı" olduğu kadar, hatta daha fazla, yapıcı, yorumlayıcı, hoşgörülü, yenileyici, yeni anlamlar katıcıdır da. İnsana ve topluma, gerçekliğin düşlerine, yeni bir vaziyet alış sergileyen olacaktır. Sanatçı, Evreni temizleyendir, Yeniden doğuşa çağırandır, Güneşi doğdurandır...