Hem kışın ortasında kalmak hem de kendini bir belli eden bir kaçan güneşin verdiği o uzun soluklu baharımsı havanın tadı birçoğumuzun dengelerini değiştiriyor. Güneşli havalara sevinirken bir den bastıran poyraz ve yağmurlar karşısında fara tutulmuş tavşan gibi kalıveriyoruz. Bu mart ayı güneşi de sizleri yanıltmasın. Haftaya kara kışın son kez kendini hissettirdiği zamanlar bizleri yakalayacak. İşte bu gelgit misali bizi vuran havalar tükenmişlik sendromu yaşanmasına sebep olabiliyor.

Kendinizi kısa bir süre de olsa, sıkılmış, bunalmış, hiçbir şey yapmak istemeyen, kimseyle görüşmeye konuşmaya mecali olmayan deyim yerindeyse enerjisi şırıngayla çekilmiş gibi hissediyorsanız, geçmiş olsun. Sizde bu havanın rehavetine kapıldınız demektir. Peki neden buna izin veriyoruz. Neden kendimizi rutinlerimizi yaparken dahi zorluyor buluyoruz.  Sonra da kalkıp suçu hayatın zorluklarına atıyoruz. Suçlu hayatın kendisi, zorlukları, çekilmezlikleri insanların iticiliği soğukluğu sevimsizliği gibi bahaneler bulup kaçıveriyoruz ortamlardan hemen… Oysa ne kadar hata yapıyoruz. Farkında değiliz.

Öncelikle yeterli derecede su içiyor musunuz? Ne kadar sebze meyve et balık ve sağlıklı yiyecekler tüketiyorsunuz? Gün içinde ne kadar hareket ediyorsunuz? Size kendinizi iyi hissettirecek hobilerle ilgilenebiliyor musunuz? Etrafınızda olumlu pozitif düşünen hareketli sizi motive edecek insanlar var mı? Yapmak istediklerinizi erteliyor musunuz? Yoksa hemen faaliyete geçiyor musunuz? Kitap okuyor musunuz? Dünya sinemalarını takip ediyor musunuz? Sevdiklerinizle buluşup onlarla kısa da olsa programlar yapabiliyor musunuz? Bu liste böylece uzayıp gidiyor. Sizler ne kadarını yapabiliyorsunuz? Bunu sorgulamanız ve neler yaptığınıza ya da yapacağınıza yön vermeniz lazım.

Her yerde son günlerde başlıklar görüyorum: Enerjiniz bitmesin. Enerjiniz hiç tükenmesin. Tükenmemek için neler yapmalıyız?  Nasıl daha enerjik ve pozitif olabiliriz? Enerjimizi arttırmak için neler yemeliyiz? Hobilerimizi nasıl daha neşeli ve istekli hale çevirebiliriz? Gibi. Birçok çözüm yolu ve başlık karşımıza çıkıyor. Eminim ki Nisan ayı kapıyı çalıp portakal çiçeği festivali gelene kadar da bu listeler önümüze çıkmaya devam edecek.  Öncelikli lütfen şunu unutmayın: Elimizde tutamadığımız tek şey zaman. Zamanımız çok kıymetli. O yüzden içinizden geçen ne varsa yapmanızı denemenizi veya yeni başlangıçlara geçmenizi tavsiye ediyorum. Zaman yenilenme tazelenme ve enerji toplama zamanıdır. Ne  dünler ne yarınlar önemli.. Önemli olan tek bir an var: O da şu içinde bulunduğumuz an. Kıymetini bilelim.

Sağlıcakla kalın. Haftaya görüşmek üzere…