King Elvis’in dünya çapında herkes tarafından ezbere bilinen bir şarkısının adıdır ‘Şimdi ya da asla’ ( It's Now or Never ). Kral Elvis’in sevgilisine yazmış olduğu blues tarzı şarkı 5 Temmuz 1960 tarihinde piyasaya sürülmüştür.
Elvis Presley’in 64 yıl evvel yazmış olduğu bir aşk şarkısının bizi, yani toplumumuzu ilgilendiren boyutuysa; okumuş, liyakatlı psikologların, sosyologların, felsefecilerin, tarihçilerin, kısacası Türk aydınlarının, ülkenin gelmiş olduğu duruma daha da ne kadar seyirci kalabilecekleri konusudur. Yani; ya şimdi ya da asla.
Halbuki, korkak olmayan o eski aydınlar daha karanlık dönemlerde her şeylerini ortaya koyarak, daha yaşanılası bir ülke için, içlerindeki aydınlığı topluma yansıtmışlardır. Şimdi ki diplomalı ama maalesef aydınlık olmayan liyakat sahibi yurttaşlarımız bir kenara çekilip, olup bitenleri köşelerinden seyrediyorlar. Değer yargılarımız bu kadar tersine dönmüşken, ülke olarak maddi manevi uçurumun kenarındayken, üstelik bu liyakatli insanlarımızın doğruları bildikleri halde, hep, bana dokunmayan bin yaşasın mantığında kalmaları son derece yersiz. Bu yersizlik, yurtsuzlara has bir şeydir, bize değil. Dünya tarihinde hiçbir ülkenin güdümü altında yaşamamış iki millet vardır; bunlardan biri İranlılardır, bir diğeri de Türklerdir.
Bu yaşanılan toprakların bağımsızlığı uğruna dedelerimiz kanlarını dökmüşlerdir. Bir çoğumuzun dedesi ülke için verilen bağımsızlık savaşında şehit düşmüştür.
Almanlar iki savaştan da mağlup çıktıkları halde, inanarak, birbirlerine güvenerek dünyanın süper gücü olmayı yeniden inşa etmişlerdir. Almanya’da herhangi bir toplumsal sorunda, kamuoyu önünde, işin uzmanları, yetkinleri bir araya gelerek, yaratmış oldukları fikir fırtınasıyla doğruyu bularak, o doğrultuda ilerlemeye karar verirler. Oradaki yöneticilerin, konuşan bir Alman vatandaşını dahi ciddiye alıp dinlemesi de demokrasinin gereği bir davranış olduğunu benimsemiş bir toplumdur Almanya. Almanların, bizden en belirgin farkı, birbirlerini dinlemeleri, ülke söz konusuysa işin içine pekte siyaseti karıştırmamaları, oradaki STK’ların buradakiler gibi (bazıları hariç) tabela dernekleri olmamaları. Alman medyasının görevini bilinçli ve objektif yapması ve her şeyin akılcı boyutta olması.
Biz, son yıllarda, nedense, kendi geleneklerimiz üzerine Batı’nın akılcılığını yerleştireceğimize, hiç te bize uymayacak, bizim kültürümüze tezat yanlarını benimser olduk. Şu an da aydınımız aydın değil, eğitimcimiz (bazıları hariç) dünyadan bihaber, iş insanlarımız insanlıktan çıkışmış, gençlerimiz genç değil de daha çok içerisinden ruhları çıkartılmış robotik, daha da bir sürü şey var yazacak söyleyecek…
Ama artık, yine, şairin dediğine kulak vermeliyiz:
“Ben yanmasam, Sen yanmasan, Biz yanmasak, Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa..?”
İsmet Tanlı
2024 Adana